8/29/2006

Likya Turu'ndan Kalanlar

Yıllık iznimin diğer yarısını , ülkemizin tanınmış tur operatörlerinden birininin düzenlediği Likya Kültür Turu'na iştirak ederek geçirdim.Bu tarz turlarda şikayet edilecek çok nokta bulmak mümkündür.Bu işin de bir ticaret, bir endüstri olduğunu kabul ederek maksimum kar sağlama mentalitesi çerçevesinde düşünerek amiyane tabirle katılımcıları kazıklama metodları hakkında fazla yorum yapmak istemiyorum.Profesyonellik sınırlarında organize edilmiş başarılı bir gezi olduğunu da ekleyerek yiğide hakkını veriyorum tabi.

Aşağıdaki fotoğraf ve anlatımlar bir sıra dahilinde olmayıp, tur kapsamında gezdiğimiz mekanlarıdan seçtiklerimdir.

Myra Antik Kenti , dünyaca ünlü Noel Baba gerçek adı St.Nicholaos'ın yaşadığına inanılan Antalya'nın Demre ilçesinde bulunan antik bir bölge.Kaya mezarları,antik tiyatro, heykeller ve harabelerin olduğu bir yer.Likya Bölgesi'nin başkenti olduğu söylenmekte.

Kayaköy ,M.Ö 3000'li yıllara uzanan, taş mimari yapısı ile dikkat çeken Osmanlı'nın son dönemlerinde tekrar inşa edilen fakat Batı Trakya Türkleri ile mübadele sonucu köyde yaşayan Rumların boşaltmak durumunda kaldığı zamanın durduğu bir yerleşke.

Kaş bana göre Türkiye'nin en nadide köşelerinden biri. Aslında bir çok kişi içinde ( özellikle de dalış meraklılarının ) böyle. Huzurlu, samimi, harika doğaya sahip bir yer.Ne yazık ki plansız yapılaşma canavarı burda da iş başında. Yukarıda çektiğim fotoğrafın sol üst köşesinde hakim tepelere inşa edilmiş yapılar üzerlerindeki kocaman satılık ilanları ile alıcılarını bekliyor. Umarım Kaş'ın sonuda beyaz beton yığını Bodrum'a benzemez.

Aşağıdaki fotoğraf Kaş'a hakim tepeleri gösteriyor.

Kaş halkı, burda bir askerin silüeti olduğuna inanıyor.

Dikkatli bakılınca şekil, sırt üstü yatmış bir insan figürünü andırıyor.

Kalkan , Fethiye ile Kaş arasında kalan bir tatil beldesi ( Kitaplarda yazdığı üzere ) . Kalkan denince aklama sanırım ilk gelen Patara Evleri. Birde İngilizlerin belde deki gayrımenkul merakı. Son dönemlerde basına yansıyan '' vatan toprakları satılıyor'' söylemlerinin Fethiye civarını gezip yoğun yabancı yerleşimini görünce yok yere edilmediğinin farkına varıyorsunuz.

Her yerde emlakçılar ve vitrinlerini kaplayan sterlin üzerinden satılan villa ve yazlık ilanları mevcut.Tabi İngilizlerin yoğunluğuda gözden kaçmıyor.

Kaputaş Plaşı, Kaş ile Kalkan arasındaki bol virajlı yolun kenarında konumlanmış doğal bir plaj.

Hiç bir tesis yok ve yaklaşık 18o basamaklı bir merdivenden inerek ulaşılıyor.Çok klasik bir tanımlama ama '' cennetten bir köşe nasıl olur ? '' sorusuna güzel bir cevap.

Turkuaz rengi eşittir burası demek yanlış olmaz...

Dalyan Köyceğiz Gölü ile Akdeniz'i birleştiren ana kanal üzerinde bulunuyor.Dalyan'dan meşhur carettaların yumurtalarını bıraktığı İztuzu Plajı'na giderken kanallardan geçiliyor .Tabi bu sırada kaya mezarlıklarını da görme imkanı var.Aşağıdaki fotoğrafı bu kanalların birinden geçerken çektim.Kayalık bir adacık üzerinde çam ağaçları, etrafta rüzgardan sağa sola yıkılan sazlıklar ve arka planda çok yüksek olmayan dağlar...

İztuzu Plajı yaklaşık 6 km. uzunluğunda yani göz alabildiğine kumsal ve tertemiz bir deniz. Dalgalar arasında kaybolmak işin en keyifli yanı.

Bu fotoğrafı Saklıkent Kanyon'u girişinde çektim.

Bu keyifli mekanları kanyonun hemen girişine suyun kenarına yapmışlar.

Çokta güzel olmuş ....

8/28/2006

Osmanlıca Bilgisayar Terimleri

Görev çubugu: değnek-ül vazife

Çift tiklama: tıkortı-ül tekerrür

Administrator: sahip-ül edevat

Software: edevat-ül yumusak

Hardware: edevat-ül civanmert

Anti spyware: müdafaa-ül hafiye

My documents: hazine-i evrak

Internet: allâme-i ulûl arz

Google: kasif-ül ali

Google earth: seyr-ül arz, kasif-ül arz

Denetim masasi: sehba-i saltanat

Cd rom: pervane-ül hâfiza

Ekran: perde-ül temaşa

Kasa: kaide

Enter: duhûl

Virüs: deyyus

Msn: elçi

Hacker: deyyus-ül-ekber

Hata raporu: malumat-ül kabahat

Mail server: divan-ül mektubat

Messenger: havadisçi

Chat: muhabbet ül zabi

Ctrl alt del: has timar zeamet

8/22/2006

Tekne Turu

Likya Turu kapsamında ki tekne gezileri sırasında objektifime takılan tekneler de aşağıda görüldüğü gibidir....

8/01/2006

28 Temmuz 2006 Whitesnake İstanbul Konseri

1987 yılı Whitesnake tarafından ilk zehirlendiğim yıldır. Compact Disc gibi bir ürünün olmadığı o yıllarda daha internette yokken tamamen yasal aldığım kasetler içinde en çok dinlenenler arasında birinciydi bir dönemler Whitesnake 1987 albümü... Gerçi bir dönem Ankara'da çeşitli mekanlarda listeler yapıp karışık kasetler de doldurturduk ya veya albüm demek korsanlık o zamanlarda mevcutmuş ... Whitesnake 1987 albümünü ezbere bilirdim nerdeyse...

01-Still of the Night

02-Bad Boys

03-Give Me All Your Love

04-Looking for Love

05-Crying in the Rain

06-Is This Love

07-Straight for the Heart

08-Don't Turn Away

09-Children of the Night

10-Here I Go Again

11 -You're Gonna Break My Heart Again

ve bu şarkıların çoğunu 19 yıl sonra canlı dinlediğime halen inanamıyorum...

Gerçi o dönem ki kadrodan David Coverdale ve Tommy Aldridge kalsada gelenler gidenleri aratmamış.

Bir dönem Steve Vai 'da Whitesnake ile çalmıştı.Keşke bu konser o döneme denk düşseydi ne güzel olurdu..

David Coverdale' e gelince ayrı bir olay. Çok fazla yazacakta bir şey yok.

Evet efsane.Kısaca efsane. Duruşuyla, hareketleriyle, sesiyle, performansıyla...

Bir de konserin en sonunda tam sahneyi terk ederken bir ''soldier of fortune'' patlattı ki...

Uzun yıllar unutulmayacaktır.

Bir daha yolları buraya düşer mi bilmem ama gösterilen misafirperverlikten çok memnun kaldıklarını ifade etti.

Hatta ''herkes söyleyeceğim ,buraya gelebilirler, korkmalarına gerek yok'' dedi.

Bence, bu ifade aslında bizim sınırlarımız ötesinden nasıl göründüğümüzü gösteren net ve çarpıcı bir örnek.

Konsere gelince gerçekten muhteşemdi. Çok rahatlıkla ,Türkiye'de yapılan konserler içinde en iyilerinden biri olduğu söylenebilir.

Usta müzisyenlerin şovuna dönüşen bir Rock Festivali diyebilirim. Toomy Aldridge 'in bagetleri seyirciye fırlattıktan sonra elleriyle bagetsiz olarak yaptığı o davul solo'yu hiç unutamaycağım.

Konser Fotoğrafları aşağıdaki linklerde...

*http://www.heavymetaltr.com/modules.php?name=News&file=article&sid=689&mode=&order=0&thold=0

*http://img222.imageshack.us/img222/2018/dsc00299dw1.jpg

*http://ozakinci.net/galeri/index.php?list=12

Herşeyiyle benim için unutulmaz bir konserdi. 1999 yılındaki Metallica Konseri 'ni üzerinden yıllar geçmesine rağmen hatırlayabiliyorsam 28 Temmuz 2006 Whitesnake Konseri'ni de yıllarca unutamayacağım...

7/24/2006

40 Yaş... Gaye Soyay'dan...

Çok sevdiğim bir arkadaşım şakayla karışık “ kırk tırt “ der her zaman.Doğruymuş meğerse... Ben 40 yaşına ondan 4 yıl sonra ulaşmış biri olarak ne demek istediğini çok iyi anlamış durumdayım,anlamamış olmayı dilesem de...

Nedense ruh yaşınız ile beden yaşınız birlikte ilerlemiyor.Benim ruh yaşım 20’li yaşlarda sabitlendi.Ama bedenim ruhuma inatla hatırlatıyor 40 yaşında olduğumu.Sürekli dizginlemeye çalışıyor.Ruhum kanatlanıp uçmak isterken bedenim durup oturma zamanı geldiğini yineliyor sürekli.Ruhum söz dinliyor mu?Elbette hayır...

Saçlarımda birdenbire beliriveren beyaz teller sinirimi bozuyor,kızımın arkadaşlarının teyze demeleri de...Gerçi “ teyze “ nin çözümünü buldum hemen,hepsine bana “teyze “ dememelerini söyleyerek.Ama saçlarımdaki beyaz teller kızımın arkadaşları gibi söz dinlemiyorlar ki...Güldüğümde gözlerimin etrafında oluşan çizgiler de cabası... Kendimi Almancı çocuklarına benzetmeye başladım.Onlar iki kültür arasında sıkışmışlar, ben se 20’li yaşlarla 40’lı yaşlar arasında sıkışmışım ve ezilip kalmaktan korkarım.

20’li yaşlarda emekli olmaya 100 yıl vardı şimdi ise birkaç yıl... Bu bile insanı üzüyor.Emekli olmak artık hayattan elini eteğini çekmek demek olmasa bile hala daha yaşlanmanın alameti farikası.

40’lı yaşlara alışmak zor nedense.Oysa 30’lu yaşlarda böyle hissetmemiştim.Hatta hoşuma bile gitmişti.Daha olgun ve daha deneyimli olduğumu düşünmüştüm.Şimdi neden böyle hissediyorum bilmem...

Bildiğim birtek şey var o da artık zamanımın azaldığı.Yapmam gereken o kadar çok şey var ki...Daha ne kadar buralardayım belli değil.Hayata hazırlamam gereken bir kızım ve kendi hayatımda yarım bıraktığım tamamlanması gereken bir sürü şey.

Asıl koşturma 40’lı yaşlarda başlıyormuş meğer...Bu yaşlarda anlıyor insan zamanın kısaldığını ve hayat denen bu oyunda devre arası verildiğini.Bu nedenle ikinci devrede daha hızlı hareket etmek gerek...Gerek te beden yorulmuş artık,ilk devredeki gibi değil.Yani gerçekten “ 40 TIRT “ haberiniz olsun.

GAYE SOYAY

7/20/2006

Müzikal Deneylerimden Örnekler...

Aşağıdaki iki şarkı sampling yöntemiyle yaptığım çalışmalarımdır. http://www.hemenpaylas.com/download/1223092/trancekayi.mp3.html http://www.hemenpaylas.com/download/1223183/24032005.mp3.html

Cover by Kayi birinci kısım...

Aşağıdaki linklerde çeşitli şarkılara yaptığım coverlar bulunmaktadır... http://www.hemenpaylas.com/download/1222725/Aysem-CoverbyKayi.mp3.html http://www.hemenpaylas.com/download/1222841/dustukyollara_coverbykayi.mp3.html http://www.hemenpaylas.com/download/1222917/birderdimvarcoverbykayi.MP3.html http://www.hemenpaylas.com/download/1222958/maskeli_balocoverbyKayi.mp3.html http://www.hemenpaylas.com/download/1223137/firtemincoverbyKayi.mp3.html

Düşünceli İnsanlar da var...

Son yıllarda ülkemizde yaşayan insanların vurdumduymazlığı ile ilgili çok fazla örnek duyuyoruz ve yaşıyoruz.Özellikle de metropollerde yaşayan bireyler yoğun yaşam trafiklerinde etraflarında olan bitenden kopuk ve ilgisiz olarak hayatlarına devam ediyorlar. Daha doğrusu devam ediyoruz.En basit örnek bir trafik kazası olduğunda insanlar merakla olayın etrafına toplanıyorlar içlerinden çok az kişi yardımetmek için harekete geçiyor. Çok klasik örnek olacak ama son yıllarda artan kapkaç olayları güpegündüz herkesin gözüönünde cereyan ediyor. Aslında gelmek istediğim nokta bugün başımdan geçen ufak ama beni mutlu eden , ülkemde duyarlı ve kendisi dışında etrafındakilere de yardım eden insanların varlığı. Konu gerçekten çok önemsiz ama yapılan küçük bir hareket bazen çok anlamlı olabiliyor. Olay şudur ki; kanter içinde koşuşuturmalarımdan sonra bir dolmuşa bindindim. Eşimi arayıp durumu anlattım ve su içinde olduğumu çok fazla konuşamayacağımı belirttim. Bu sırada suratımdan damlalar aşağıya süzülüyordu.Konuşmam biter bitmez yanımda oturan yirmili yaşlarında genç bir bayan bana kolonyalı mendil uzattı. Gerçekten şaşırmıştım.Çok nazik bir düşünceydi. O bunalmış durumda kolonyalı mendille yüzümü silmek bir anlıkta olsa ilaç gibi gelmişti. Tabi ki çok teşekkür ettim ve erkeklerin genelde kolonyalı mendil taşımak gibi bir hareketi olmadığını söyledim. Sonuç belki önemsiz ama benim hoşuma giden bir hareket oldu ve bunu da burda paylaşmak istedim.

7/19/2006

Dark Side of the Moon

Photo by Kayıhan Badalıoğlu (like others)

Severim Sevmem....

Sevdiğim bir şarkının arkasından hemen diğerini çalmayı severim. fade out ve fade in şeklinde... Koca bir bardak portakal suyunu bir dikişte içmeyi severim... sabah uykumu alamadığım halde kalkmak zorunluluğu ile kalmamak arasında bir kaç saniye gidip gelip daha sonra servisi kaçırırsam üç vasıta değiştirerek işe gideceğimi hatırlayıp zoraki uyanmayı ve traş olmayı sevmem. c.tesi sabahları servise yetişme kaygısı olmadan uyumayı severim ama hafta içi alışan bünyemin haftasonu da aynı saatte uyanmak istemesini sevmem. semizotu, dereotu sevmem çörek otu severim beyaz peynir üzerine serpiştirilirse.. Ayrıca kendimi severim .....

7/18/2006

Desteğe Devam...

18 Temmuz 2006
Sayın Kayıhan Badalıoğlu ;
JCI Junior Chamber International Genç Müteşebbisler (Jaycees) Türkiye Derneği’nin Avrasya şubesi ve T.C.Niğde Valiliği İl Milli Eğitim Müdürlüğü işbirliği ile Haziran ayında eğitime % 100 destek çerçevesinde başlattığımız Niğde ili genelinde kitap ihtiyacı bulunan okul kütüphaneleri için kitap bağış kampanyamıza http://kayiblog.blogspot.com/2006/06/eitime-100-destek.html kişisel web sitenizden duyuru yaparak destek vermenizden ve yapmış olduğunuz anlamlı katkınızdan dolayı sonsuz teşekkürlerimizi sunarız.
Saygılarımızla,
Tarkan Deniz
JCI Avrasya
Toplumsal Projeler Direktörü

7/17/2006

Tatilden kalanlar...Assos...

Bir haftalık tatilimin bir bölümünü Assos'ta geçirdim. Assos denince aklıma ilk gelen ise buz gibi bir deniz. Titremekten yüzmeye fırsat kalmıyor işin gerçeği. Deniz o kadar temiz ve berak ki bir akvaryumda yüzüyorsunuz hissi oluşuyor. Ama biraz da sıcak olsa... Bu arada deniz kesatanelerine dikkat !!! Dikenleri ayaktan çıkarmak pek kolay olmasa gerek...

Gazetelerde çıktığını söyleyerk satış yapan güzel bir dondurmacı var Hatta önünde durduğu pansiyon içinde '' Gazetelerde çıkan pansiyon '' gibi bir pazarlama taktiği uyguluyorlar. Bal badem ve damla sakızlı dondurması gerçekten harika. Özel yaptıkları külahların içinde satıyorlar. Mutlaka tadılmalı...

Assos Kervansaray Otel
Ufak bir liman ve çevreleyen butik oteller ve restaurantların bulunduğu Assos'ta canlı müzik yapan üç mekan var.Bunlardan en çok ilgi göreni Düş Sokağı Sakinleri'nden Murat Çelik ve ortağının performansları.Yan flüt,keman ve perdesiz klasik gitar ile süsledikleri programları gerçekten dinlemeye değer. Piyasa da astronomik ücretler karşılığında tencere tangırtısı kıvamında müzik yapan kişilerin yanında bu insanlar gerçekten farklı platformdalar.Zaten dinleyen insanlarda bu durumun farkında.Yemek yanında meze değil gerçekten konser tadında ve dikkatle dinlenilen bir müzik yapıyorlar...
Ellerine sağlık...
Behramkale köyü ise tamamen turistik bir mekan olmuş. Köylüler sizi tam bir gelir kaynağı olarak görüyor. Türkiye de ki turistik eşya satan çoğu mekanda olduğu gibi Behramkale Köyü'nde de ucuz çin malı hediyeliklerden bolca mevcut.
Ama köylülerin sattığı dağ kekiği gerçekten denemeye değer...

7/16/2006

Enez

Bir haftalık izin sonrası elimde sadece aşağıdaki fotoğraflar kaldı...
Enez sahilinde bir gün daha bitmek üzere...
1993 yazından beri hic sıkılmadan seyrettiğim kaçıncı gün batımı acaba ?

Edirne'nin Yunanistan sınırına komşu kasabasıdır Enez.
Tam karşısında Yunanlıların ''Samothraki'' bizim ''Semadirek '' olarak bildiğimiz Yunan adası vardır.
Mitolojide Poseidon'un Troya Savaşını adadaki dağın tepesinden seyrettiği söylenmektedir.
Ben söyleyenlerin yalancısıyım ....
Ainos adına ilk kez Homeros’un ünlü eseri İlyada Destanı'nda rastlanmaktadır.
Homeros, bu eserinde Enez’den bir Trak şehri olarak söz etmektedir.

Belde M.Ö.7500 yıllarına uzanan tarihi zenginliğe sahiptir.
M.Ö. 1000 yıllarında Poltybria bir trak kenti olarak ünlenmiş.
M.Ö. 7 yüzyılda ise Aiolialılar tarafından tekrar kurulmuş ve Ainos adını almış.
M.Ö. 513-478 yılları arasında tüm Anadolu ve Trakya toprakları gibi, Pers hakimiyeti altına girerek, Helenistik Çağda, Plolemayosların egemenliğini kabul eden Enez, sanat ve kültür merkezi olarak gelişmeye başlamıştır.
Bizans döneminde Enez, İmroz ve Semadirek adalarını içerisine alan bir prensliğin merkezi durumunda idi. XIV.yüzyılın ortalarında İoannes Kantakuzenos VI. (1347-1354) ile Ioannes Palaiologos V. (1341-1391) arasında süren iç çatışmalarda Ainos, Palaiologoslara sadık kalmıştır. Bu arada VI.Ioannes, Palaiologos’un (1347-1354) kız kardeşi Maria Palaiologos’un Cenevizli Francesko Gattalusio ile evlenmesi üzerine Cenovalılara çeyiz olarak verilmiştir.

Yunus Bey Türbesi ve Osmanlı Mezarlığı
Enez, Lala Şahin Paşa’nın Rumeli seferinden sonra, bağımsızlığını bir süre daha devam ettirmiştir. Çevresindeki kentler Osmanlı egemenliğine girmiş, ancak Enez’e dokunulmamıştır. Büyük olasılıkla Enez, Osmanlılara haraç vermiş ve böylece bağımsızlığını korumuştur. İstanbul’un fethinden sonra Yunus Bey komutasındaki Türk donanması Enez’e doğru yelken açmış, Fatih Sultan Mehmet de kara ordusu ile gelerek kenti kuşatmıştır. Karadan ve denizden kuşatılan Enez 1456’da teslim olmuştur.
Yunus Bey'in Türbesi de Enez'dedir.

Enez av meraklılarının uğrak yeri olmakla beraber birçok kuş türüne de ev sahipliği yapar.


Enez'de flamingo'dan tutun pelikana kadar çeşitli kuşlara rastlamak mümkündür.
Fakat bu kuşları görüntüleyebilmek için saatlerce elde makine dolaşmak şart...
Tabi doğru zaman da..

6/30/2006

Mustafa Kemal Atatürk'ten bir mesaj

Efendiler, bir şeyin zararıyla bir şeyin imhası ile yükselen şeyler bittabi o şeyden zarara uğrayanı alçaltır. Hakikaten avrupanın bütün ilerlemesine, yükselmesine ve medenileşmesine karşılık Türkiye tam tersine gerilemiş ve düşüş vadisine yuvarlana durmuştur.Artık vaziyeti düzeltmek için avrupadan nasihat almak, bütün işleri avrupanın emellerine göre yapmak, bütün dersleri avrupadan almak gibi bir takım zihniyetler belirdi. Halbuki;hangi istiklal vardır ki, ecnebilerin nasihatleri ile, ecnebilerin planlarıyla yükselebilsin? Tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir.

6 mart 1922

6/27/2006

Hale Badalıoğlu'ndan Kurabiye Tarifi

ŞEFTALİ KURABİYE

10-12 Kişilik

Hazırlama Süresi : 20dk.

Pişme Süresi : 170 C’de önceden ısıtılmış fırında 15dk.

MALZEMELER -250 gr. margarin -1 çay bardağı şeker -1 çay bardağı sıvı yağ -1 çay kaşığı tuz -1 adet yumurta -1 paket kabartma tozu -1 paket çikolata sosu -500ml süt (çikolata sosu için) -10 adet içi çıkarılmış ceviz kabuğu

SERVİS -½ çay kaşığı kırmızı gıda boyası -1 çay bardağı su -3 su bardağı toz şeker -Yaprak

YAPILIŞI

Oda sıcaklığında yumuşatılmış margarini tüm malzemelerle birlikte aldığı kadar un ilave ederek yumuşak bir hamur kıvamına getirin. İri ceviz büyüklüğünde kopardığınız hamur parçasını avucunuzda yuvarladıktan sonra ortasına ceviz kabuğu koyarak fırın tepsisine hamurun bombeli kısmı yukarıda kalacak şekilde yerleştirin. Önceden ısıttığınız fırında hamurların üzeri pembeleşinceye kadar 15dk pişirin. Pişen kurabiyelerin içindeki ceviz kabuklarını çıkardıktan sonra kurabiyelerin çukur kısımlarına hazırladığınız çikolata sosundan dökün ve iki kurabiyeyi birbirine yapıştırın. Yapıştırdığınız kurabiyeleri önce suyla karıştırdığınız gıda boyasıyla çok az ıslatın hemen sonra toz şekere bulayın, bir yaprakla süsleyip servis tabağına alın. Dilerseniz kurabiyelerin çukur kısımlarına çikolata sosu ile bir adet ceviz veya badem de koyabilirsiniz. Afiyet olsun…

6/22/2006

Bayrağı indiren kahramanlar

Boğaz Köprüsü'nden Galatasaray bayrağını indiren gençleri yürekten kutluyorum. Onlar, yarınlarımızı emanet edeceğimiz cesur, kararlı ve sorumluluk sahibi insanlar. Kahraman oldukları kuşkusuz. Çok tehlikeli bir operasyonu hiç tereddüt etmeden başardılar. Ufak bir eksikleri vardı; o kadar... Keşke bu performanslarını Greenpeace'deki yaşıtları gibi "insanlık adına" kullanabilecek birikim ve akla sahip olsalar. Ercan Güven Ters Köse isimli kosesinden….

6/20/2006

Bir araya geldiklerinde süper birşey olan üçlüler

- deniz kum günes

- mazhar fuat özkan

- at, avrat, silah

- ronaldo ,rivaldo , ronaldinho

- cut-copy-paste

- yatak, yorgan, yastik

- raki beyaz, peynir ve kavun uclemesi

- vatan, millet, sakarya

-yol, su, elektrik

- inek saban, güdük necmi, damat ferit

- para para para

-zincir,takoz, cekme halati

- good,bad and ugly

-1.çinko - 2. çinko - tombala

- karpuz, peynir, ekmek

- domates,biber,patlican

- ingiliz-fransiz-temel

- 90-60-90 -gez, goz, arpacik

-Lütfi Kayıhan Badalıoğlu

Eğitime %100 Destek

"Eğitime %100 Destek" kapsamında üzerimize düşen sosyal sorumluluk kampanyası çalışmamızda ilde bulunan devlet okulları kütüphanelerinin ihtiyaç duyduğu kitapları temin etmek amacı ile ulaştırılacak kitap bağışlarını Milli Eğitim Müdürlüğü vasıtası ile okulların 2006-2007 yeni eğitim dönemine kadar devam sürdürmeye çalışacağız.

Amacımız kitap eksiği olan okullara yardımcı olmak ve aynı zamanda yeni öğrenim döneminde zengin bir kitaplığa sahip olmalarını sağlayarak ufak bile olsa bir fark yaratmaya çalışmaktır. Kitap dostlarından ulaşabildiklerimizden ve bu yazımızın ulaşabileceği kişi ve kurumlardan destek olmalarını rica ediyoruz. Türkiye’nin geleceği olarak gördüğümüz kıymetli öğrenci kardeşlerimiz için sizleri kampanyamıza destek olmaya ve bu mesajı sevdikleriniz ile paylaşmaya davet ediyor, kitap bağışlarınızı aşağıda ki adrese bekliyoruz.

Tarkan Deniz ,JCİ Uluslararası Genç Ticaret OdasıAvrasya Toplumsal Projeler Direktörü

Kitap bağışlarınız için gönderi adresi ile ilgili kişilerin mail adres ve telefon numaraları:

T.C. M.E.B. Niğde il Milli Eğitim Müdürlüğü JCI AVRASYA KİTAP BAĞIŞ KAMPANYASI Aşağı Kayabaşı Mh. Yeni Müze Cd. Müze Yanı51200 Niğde Tel: 0388 23232 72/73/79 Fax: 0388 232 32 74Halil

İbrahim YAŞAR Niğde il Milli Eğitim Müdürü

hiyasar@meb.gov.tr

Mustafa Yiğit Niğde il Milli Eğitim Müdürlüğü Şube Müdürü

mailto:Müdürünigdemem@meb.gov.tr Resmi web sitesi http://nigde.meb.gov.tr/

Bayrağı Denize Attılar

G.Saray bayrağını denize attılar.

G.Saray'ın şampiyonluğunun ardından Boğaziçi Köprüsü'ne asılan dev bayrak, ipleri kesilip denize atıldı.

Sabah saatlerinde otomobille Boğaziçi Köprüsü'ne gelen 5 kişi, araçtan inerek korkuluk demirlerini aştı. Bu kişilerin bağlantı yerlerinden kestikleri GS bayrağı, daha sonra denize düşerek kayboldu.

Köprü koruma polislerinin fark ederek olay yerinde gözaltına aldığı bu kişiler, Beylerbeyi Polis Merkezine götürüldü."Genç Fenerbahçeliler" yazılı forma giydikleri görülen bu kişilerin, köprüye FB bayrağı asmak için izin istedikleri, ancak buna izin verilmeyince GS bayrağını indirdiklerini söyledikleri öne sürüldü.

http://www.kanalturk.com.tr/haber.php?haber_id=52180

Sizlerden Gelenler

Kayıhan Yapılan tamamen terbiyesiz,seviyesiz,ilkelce bir harekettir.Daha önceden de aynı hareket yine aynı klüp taraftarları tarafından yapılmıştı.Münferit hadise demeyi çok isterdim.Bu ülkede kim bilir ne zaman birbirimize tahammül etmeyi öğreneceğiz.Bu bayrağı denize atanlar acaba aynı harekete kendileri maruz kalsalar ne yaparlar, ne düşünürlerdi merak ediyorum.Yazık ..Çok yazık..Biz daha kendi içimizde bir yerlere gelemedik AB için çok yolumuz var bu kafada devam edersek.

Saygılarımla... Yorum Sırası: 3 Tarih : 20-06-2006 [ Cevap yaz ]

6/16/2006

Bodrum Köylüleri

Akşam ATV haberde Bodrum köyleri ile ilgili bir haber vardı. Yazın gelmesiyle deniz kenarı, tatil beldelerine hücum eden TV haber merkezleri bol mayolu, sereserpe uzanan turist görüntülerinin yanında çok nadirde olsa bu tarz haberleri yakaliyorlar.Ne mutlu bize....

Haberin konusu, Türkiye de yazlık mekanların başkenti Bodrum'a çok yakın mesafelerdeki köylerde yaşayan ama yıllardır denize bile girmeyen, sadece hasta olduklarında ilçe merkezine giden yurdum insanlarıydı.

Yanıbaşlarında yaşanan bol eğlence ve hareket dolu yaşamdan ne kadar soyutlardı. Aslında Bodrum da yaşanan hayat hiç umurlarında değildi açıkçası. Kendi köy hayatlarında, kurdukları az ve öz yaşamlarında çok fazla da beklenti içinde olmadan belki çok mutlu değil ama eminim ki biz şehir yaşamında mücadele eden insanlardan daha huzurlu olarak yaşıyorlardı.

Gün geçtikçe büyük bir şehir formuna gelen Bodrum'a gitmeyerek zaten çok akıllıca bir iş yapıyorlar bence de...

6/14/2006

Yağmur

Sanki nisan yağmurları haziranı bekledi bu sene. Ankara da yıllarca alıştığımız kırkikindi yağmurları vardı. Yağar ve geçerdi sessizce. Şemsiye ihtiyacı olmazdı, rahatsız etmezdi insanları veya insanlar rahatsız olmazlardı yağan yağmurdan. İstanbul'da yağmur sıkıntı demek. İnsanların birbirini ezerce kaçıştığı, şemsiyelerin sokaklarda birbiriyle çatıştığı, Oluklara sığmayan suların caddelere taşıp, karmaşa yaratması demek. Eğer iş çıkışına rastladıysa eve geç gitmek demek. Sırıksıklam ıslanıp sudan çıkmış balık gibi olmak demek...

6/12/2006

Lagara Lugara


bir sürü kişi...

sanki bir uykuda...

korkunç bir uğultu vardı,uyutucu, uyutucu.

oturmuşlar kalkmıyorlar,her zaman bile bile.

hep aynı şekilde,hep aynı hep aynı.

lagara lugaralagara lugara lagara

sigara sigara çay sigara.

bense bak,kaçacam buradan birazdan.

bilmeyi istemeden, ve bilmekten korkarak...

zaman önemsiz miydi sanki?

hep aynı hep aynı.

nejat yavaşoğulları'na teşekkürler....















6/10/2006

Kazım Koyuncu

Karadeniz'in Asi Çocuğuydu... Harbi delikanlıydı... Gerçek müzisyendi... Karadeniz müziğini kitlelere sevdirdi... 33 yaşında göçtü gitti...
"ve bir gün insan da ölür çimen gibi,yaprak gibi sarsılır yeryüzü yerinden devrilen koca bir ağaçtır sanki durur atışları yorgun kalbimizin el,ayak kesilir göz ölür,dudak ölür,kan ölür susar ta içimizde yıllardır çalan çalgı bütün teller ses vermez olur acılar diner ve bir gün biter bu çirkin oyun perde iner."

Ümit Yaşar Oğuzcan

''Hiç başımızdan eksik olmayan gökyüzüne, günün karanlık saatlerine, ara sıra kopsa da fırtınalara, bir gün boğulacağımız denizlere, eski günlere, neler olacağını bilmesek de geleceğe, kötülüklerle dolu olsa bile tarihe, tarihin akışını düze çıkarmaya çalışan tüm güzel yüzlü çocuklara, Donkişotlar'a, ateş hırsızlarına, Ernesto 'Çe' Guevara'ya, yollara -yolculuklara, sevgililere, sevişmelere, sadece düşleyebildiğimiz olamazlıklara, üşürken ısınmalara, her şeyden sıcak annelere, babalara ve tadını bütün bunlardan alan şarkılara kendi sıcaklığımızı gönderiyoruz... Her şeye rağmen bu yeryüzünde şarkılar söyledik. Teşekkürler dünya."

Kazım Koyuncu

Yönetmenliğini Ümit Kıvanç'ın üstlendiği, Koyuncu ailesi ve arkadaşlarının da desteğiyle Kazım Koyuncu Belgeseli hazırlanıyor...

http://www.kazimkoyuncu.com/

Kazım Koyuncu anisina en sevdiğim iki şarkısını mixledim kendime göre....

Koyuncu_SpecialMix_Kayihan

6/05/2006

15.Yıl Balosu

1991 yılının haziran ayı... 18 yaşındayım... Mezuniyet balosu heyecanı... Günler önceden yapılan hazırlıklar... Balo gecesi rüya gibi... 2006 yılının haziran ayı... 33 yaşındayım... Mezuniyetin 15.yılı balosu heyecanı... Günler önceden arkadaşlarla yapılan planlar... Balo gecesi rüya gibi... Tam 15 sene geçmiş ama sanki dün gibi... Yaşlar büyümüş ama ruhlar hep aynı... Yıllar geçse de dostluklar hep ilk günkü gibi aynı... Karşılıksız ve sonuna kadar içten, samimi....