12/30/2015

Hoşgeldin 2016







12/02/2015

Türkiye'de Kahve ve Kahve Yatırım Fırsatları Üzerine Bir Kaç Cümle

Son yıllarda ülkemizde de kahve olgusu su veya süte hızla karıştırılıp sohbetlere eşlik eden sıcak bir içecek olmanın dışında gittikçe artan sayıda insanın vazgeçemediği bir yaşam tarzı olmaya doğru hızla ilerlemektedir. Kahve tutkunları olarak tanımlayacağımız bu zümre için kahve, kahve çekirdeklerinin seçiminden, kavrulup öğütülmesine kadar olan süreç büyük önem ifade etmektedir. 
Kahve tutkunları, kahveyi farklı çeşitlerde demleme yöntemleri, sertlik derecelerine göre kahve seçimleri ve evlere kadar giren ekipmanlar ile kahve algısını farklı bir platforma taşımakta, bu durumun doğal sonucu olarakta kahve üzerine açılan iri ufaklı işletmelerin de hızla artmasına katkıda bulunmaktadırlar. 
Global firmalar da son yıllarda ülkemizde yatırımlarını artırarak kahveyi özellikle de gençler arasında cazip bir içecek arasına sokmuştur. Bu kapsamda ülkemizin kahve ithalatı da her yıl ciddi artışlar göstermektedir. 
Dünya genelinde kişi başı kahve tüketim miktarlarına baktığımızda İskandinav ülkeleri yıllık 10 kg, Avrupa ülkeleri ortalama yıllık 4-5 kg, Amerika 3-4 kg,  Brezilya 5 kg.dan fazla kahve tüketirken ülkemizde bu miktar 550 gr civarındadır.  Bu verilerden de anlaşıldığı üzere ülkemiz kahve temelli yatırımlar için oldukça uygun bir zemindir. Bununla birlikte ülkemiz genç profilinin  sosyalleşmek için kahve tüketilen mekanlarda bulunması bununla birlikte iş yaşamı dinamiklerinin ofislerden ev ofisi tarzına geçiş yapması, daha özgür çalışmak için kurumsal hayattan ayrılarak  kendi işini yapmak isteyenler ile yapanların sayısındaki artış metropollerde, kahve eşliğinde rahat çalışma mekanı sunan işletmecilere müdavim müşteri potansiyeli yaratmış olup yaratmaya da devam etmektedir.
Türkiye de kahve zincirlerine ait dükkan sayılarının 400 civarına ulaşması bunların haricinde '' üçüncü dalga kahveci '' olarak adlandırılan kahve dükkanlarının da sürekli faaliyete geçtiğini düşünürsek bu alanda yatırımcılara cazip fırsatların olduğu açıktır.







11/27/2015

Metallica 2010 Sonisphere İstanbul

27.Haziran.2010 tarihi Türk heavy metal izleyicileri için sıradışı bir gün olarak tarihe geçecekti. Heavy Metal dünyasının en önemli dört grubu 27.Haziran günü artık Vodafone Arena adını alacak olan tarihi İnönü Stadyumu'nda Sonisphere Festivali kapsamında peşpeşe sahne alacaklardı. Anthrax, Megadeth, Slayer ve Metallica tarihlerinde ilk defa gerçekleşecek bu organizasyon ile unutulmaz anlara imza atacaklardı.
Aynen beklendiği üzere olağanüstü bir müzik olayı gerçekleşti. Metallica muhteşem bir performansa imza attı. Aşağıda ki kayıtlar da Metallica performansı sırasında tarafımdan çekilerek düzenlenmiştir.



11/09/2015

Eski Fotoğraflar

Aşağıda ki fotoğraf 1930 Türkiye'sinden.
Genç Türkiye Cumhuriyeti'nin aydınlık yüzlü insanlarının fotoğrafı.
Savaştan yeni çıkmış, yokluk içinde olan bir halkın insanları.
Ama yüzlerinde geleceğe ait umut ışıkları görülüyor.
Çünkü Atatürk'ün varlığı onlara güven veriyor.
Aynen ikibinlerde bizlere de verdiği gibi.



8/19/2015

Genç Satışçılara Klişe Tavsiyeler

Öncelikle vazgeçmeyin, hayallerinize sınır koymayın, inanın ve inancınızdan ödün vermeyin, inandığınızı karşıdakine hissettirin, amacınıza hedeflenin gibi her yerde yazan klişeleri söylemeyeceğim tabi. Çünkü bunların hepsi soyut kavramlar.
Gelelim daha net olanlarına;

  • Potansiyel müşteri segmentinizi  net belirleyin, müşterileriniz ve yaptıkları işler hakkında bilgi sahibi olmaya çalışın.
  • Görüşmeye gitmeden önce satışını yaptığınız ürün veya hizmet ile ilgili tüm bilgilerinizi revize edin ve görüşmeye giderken yanınıza tüm bilgilendirici materyalleri almayı unutmayın.
  • Müşteriden gelebilecek muhtemel tüm sorulara karşı hazırlıklı olun, alternatif cevaplar ve çözümler üretin.
  • Rakiplerinizi kötülemeyin ama ürününüzün piyasadaki üstünlüklerini net ortaya koyun.
  • Samimi ve esprili olun kendinize güvenin.
  • Görüşmeye mutlaka önce gidin ve profesyonel görünüşünüze önem verin. 
  • Görüşmeden sonuç almadan kesinlikle ayrılmayın mutlaka bir sonuca bağlayın. Bir sonraki adımınızı netleştirmeden görüşmeden ayrılmayın.



7/06/2015

Aynı Adresler

İstanbul...
Milyonlarca insan,
Milyonlarca hayat,
Milyonlarca umut ve umutsuzluk,
Beklentiler,
Hayalkırıklıkları,
Sevinçler,
Her gün doğanlar, ölenler
Düğünler,
Cenazeler...
Aynı adresleri paylaşıp farklı hayatları yaşayanlar.





7/01/2015

Bir Yastığa Baş Koymak

Fotoğrafın konusu ''Bir yastığa baş koymak ''.
Her ne kadar ayaklı başlı, paralel, çapraz şekillerde yatsalar da milyonda bir böyle kareler yakalamakta mümkünmüş.
Malum ana karnında dokuz ay aynı mekanı paylaşınca demek ara sıra elele, kafa kafaya da uyunuyor.
İkiz olmak böyle bir şey olmalı.




Deniz

İzmir Büyükşehir Belediyesi, Türkiye'nin en güzel hayvanat bahçesini İzmirlilere armağan etmiş.
Giriş ücretleri özeliklede adı çok bilinenlere göre komik sayılacak seviyelerde.
Öğrencilere 1 TL , yetiskinlere ise 3 TL. Mükemmel peyzaj düzenlemleri, hayvanlar olması gereken yaşam şartlarında.
Emeği geçenlere gönülden tebrikler.
Aşağıdaki fotoğraftaki yavru fil  İzmir Doğal Yaşam Parkı fil ailesinin en minik üyesi "Deniz". Kendisi Türkiye'de doğan ikinci fil yavrusu. İlk doğan yavru '' İzmir'' ise artık abla oldu. 
Görüldüğü üzere beraber dolaşıyorlar.







6/17/2015

Süleyman Demirel'in Ardından Bir Kaç Söz

Türkeş, Erbakan, Ecevit ve en son Demirel ile Türk siyasetinde bir dönem kapandı. 
Müspet ve menfi bu ülkenin kaderine imza atanlardandır.
Şapkayı bırakıp gitti.
Uzun bir yol olan siyaset hayatında her siyasetçi gibi tartışılacak dönemleri olsa bile bu ülkeye büyük hizmetleri olduğunu kimse inkar edemez. 
Siyasete bir tarz getirmiştir. 
Derya deniz denecek adamlardandır, ayaklı kütüphane deneceklerdendir. 
Şimdi ki siyasetçiler umarım kendisinden ders alabilirler.
Isparta'nin bir köyünde çoban olarak hayata başlayıp cumhurbaşkanlığına gelmesi bile üst düzey başarı hikayesidir.
Söyleyecek söz çok.
Sonuçta doğruları yanlışarıyla hayatını vatanına adamış bir insandır.
Allah rahmet eylesin.





6/16/2015

Yeni Blog Yazmaya Başlayanlara 10 Tavsiye


  • Özgün düşüncelere yer verilmeli.
  • Blog başlıkları  öz ve kısa olmalı.
  • Arama yapanların kullanabileceği anahtar kelimelere yazı içinde yer verilmeli.
  • Yazim dili karşılıklı konuşma havasında olmalı.
  • İmla kurallarına özen gösterilmeli.
  • Yaziyi zenginleştirecek enteresan bağlantılara yer verilmeli.
  • İçeriğin zenginliği ve ciddiyeti yazının dikkat çekmesine en temel etken olduğundan özenle seçilmeli.
  • İlgi çekici enteresan ve kullanım hakkı olabilen görseller paylaşılmalı.
  • Blog sitesinin konu bütünlüğü olmalı.
  • Yazının fikrini destekleyen görüşlere yer verilmeli.



6/14/2015

İşinizde Monotona Dönen Hayata Renk Katmaya Dair İpuçları


  • Her sabah ki rutininizi ufakta olsa değiştirmeye çalışın.
  • Daha özgün ve kendiniz olmaya gayret gösterin.
  • Motivenizi düşüren meslektaşlarınızla iş harici fazla birlikte olmayın.
  • Pozitif düşünme motivasyonunuzu kaybetseniz bile gayret gösterin.
  • Kahve molanız da sevdiğiniz bir şarkıyı dinleyin, kulaklığı olmayan var mı?
  • Sektörünüzün guru olarak kabul ettiği kişileri araştırın, öğrenin.
  • Kendinize yatırım yapın, işiniz ile ilgili değişik kaynaklar okuyun.
  • Mümkün ise bazı günlerde rutin iş planlarınızda değişiklik yapın.
  • Ortamınızda bunaldığınız vakit kısa da olsa mekan değiştirin.

Bu söylediklerim tabi ki sadece tavsiye.
Hayata renk katacak kendinizsiniz unutmayın !






6/11/2015

Koalisyon Üzerine Vatandaş Olarak Düşüncelerim

Sokakta ki vatandaş olarak kişisel görüşüm Akepe'nin taraf olduğu hic bir hükümeti içime sindiremiyorum. 12 sene yetmedi mi ülkenin durumun analiz edebilmek adına ?
Bana yaptıkları hizmetler ile övünmeleri de anlamlı gelmiyor. Çünkü sosyal bir devletin görevi zaten yollar, hastaneler, okullar, havaalanları yapmaktır. Ne için bu işin başına geçtiler ki ?
Akepe'nin milletten eski desteği alamadıklarını kabullenmesi gerekiyor artık.
Muhalefet tarafı partilerinin de Akepe ile koalisyon yapması tükürdüğünü yalamaktır gözümde.
İstikrar bahanesiyle zoraki koalisyonları, milletvekilliği şansını yakalamış siyasetçilerin sahip olacakları cazip fırsatları kaçırmamak için kabulleneceklerini ( bazı istisna kişilerin dışında) düşünüyorum.
Eğer yanlış isem tüm vekillerimizden özür dilerim.
Sanki Akepe'nin doğal lideri, meclis başkanlığı için hangi parti milletvekiliyle anlaşacaksa koalisyon ortakları da bu birliktelik doğrultusunda olacak gibi.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerin de kerhen de olsa ortak aday çıkarabilen CHP ile MHP ve HDP'nin de desteğiyle koalisyon kurması gönlümden geçendir. Fakat 1999 yılında dengeleri değiştiren Devlet Bahçeli yine çözüm sürecini gündemden kaldırmak gibi kırmızı çizgileriyle bu koalisyonu bence baltalamaktadır.
Finalde görünen köy, öncelikle CHP-AKP koalisyonu, olmadığı takdir de MHP-AKP koalisyonu gibi görünmektedir. Bu durumlardan biri gerçekleşirse bundan sonra ki seçimde oyum bağımsız milletvekili adaylarına olacaktır.
Kim bilir belki ben aday olurum.
Sandiktan en az bir oy çikar herhalde...




6/09/2015

Mutluluğun Fotoğrafı

Karabulutlar dağılmak üzere ülkemde...
Büyük bir kısmın artık yüzü gülüyor diye düşünüyorum.
Geleceğe dair umutlarım artıyor...

Menekşelerin Dili

Bu güzellikleri rahmetli anneciğimin evinden getirmiştim. 
Mirastir bana. 
Sularim, bakarim, konusurum. 
Benim gibi hayatinda senede üç defa cicek alan bir adam icin enteresan
ama bu menekşeler her açtığında annem bana gülümsüyor gibi geliyor. 

7 Haziran 2015 Milletvekili Genel Seçimleri Sonrası

Türkiye Cumhuriyeti en azından benim hatırladığım yıllar dahilinde bu kadar çirkinleşen bir seçim süreci yaşamadı. İnşallah bir daha da yaşamaz.
Cok derin siyasi yorumu bu isin uzmanlarina birakiyorum.
Bir vatandaş gözüyle baktığımda bu ülkede köşeleri 12 yıldır tutan muktedirlerden dün itibariyle kurtulduk. Artik değişen ve daha aydınlık bir yöne evrileceğimize inanmak istiyorum.
Bundan sonra sorumluluk ve görev seçim meydanların da bir çok vaatler veren geçtiğimiz dönemin muhalefet tarafı olan siyaset.ilerde. Rasyonel davranıp bu ülkeyi ampulun cılız ışığndan güneşli günlere ortak akıl ile taşımalarıdır.
Bir kesim tarafından oluşturulmaya çalişılan ve oluşturulan yandaş ve tarafgir hareketlerden kaçınarak zaten potansiyeli yüksek olan ülkemize elbirliğiyle ATAMIZIN izinden ayrılmadan ivme kazandırmalarını temenni ediyorum.
Balkondan konuşacak adammışım yahu :)
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE !!!

6/08/2015

2014 Haziran Ayına Bakış

Haziran ayı ile birlikte okullar da tatile giriyordu. Kolej yıllarının okulun son günleri biz öğrenciler için unutulmaz, sevgili öğretmenlerimiz için kabusa dönüşürdü. Çünkü okulun son günü demek yumurta savaşı meydan muharebesinin vukuu bulacağı gün demekti. Genelde erkekler önce kızların kafasında yumurta kırmak ile başlar daha sonra bu hengame kızlı erkekli devam ederdi. O yıllar da kızlı erkekli eğlenebilirdik !!!
Eve döndüğüm de yumurtanın leş kokusu günlerce saçımdan çıkmasa da ne güzel günlerdi...
Haziran ayının ikinci haftası babalar günü malum. Artık bu anneler ve babalar günleri hakkında fazla bir şey yazmak istemiyorum. Dünyanın en güzel duygusu anne ve baba olmak. Evet çok klişe ama tatmadan, yaşamadan anlayamıyorsun.
Hayatımın her anında içimden geçirdiğim gibi ''Yaratana milyarlarca defa şükürler olsun ki 
bana bu iki evladı verdi. '' 
Doğduğum, büyüdüğüm şehre artık bazı sebepler olmadan gidemiyorum en temel bağlar kopunca.
Geçtiğimiz haziranda da mutlu bir olay için Ankara'ya gittiğimiz de her daim olduğu gibi 
Atamızı ziyaret ettmiştik. 
Ve Anıtkabir'in ziyaretçi defterine aşağıdaki noları düşmüştüm.
Bu topraklar üstünde yaşayan hepimizin
( tek tek saymayacağım çok antipatik çünkü ve hamasi )
Atamıza çok büyük bir borcumuz var.
O da evlatlarımıza onun fikirlerini ve yaptıklarını anlatarak yeni nesiller aracılığıyla sonsuza kadar ATAMIZI yaşatmaktır.
Benim payıma düşenler de fotoğrafta görüldüğü üzere doğru yolda gibi...
Bu arada zaman geçiyor evlendiğimizde 12 yaşında olan Soyay ailesinin ilk gözbebeği torunu Ceylin üniversiteden mezun oluyordu.
Kendisini bir noksanımız ile mezuniyetinde burukta olsa başarı dileklerimiz ile iş hayatının kucağına uğurluyorduk.
Ceylin Ablaları üniversiteden mezun olurken Egemen ve Rüzgar da anaokulundan mezun oluyor ve ilkokula doğru yola koyuluyorlardı.





6/02/2015

2014 Mayıs Ayına Bakış

2014 Mayıs ayına bakarken o tarihlerde İstanbul'un Konstantinopolis olduğu zamanlardan bir illüstrasyon paylaştım. Şehr-i İstanbul asırların cazibe merkezi. Ama biz elimizdeki değeri gün be gün yok ediyoruz. Dünya tarihinin en önemi merkezlerinden bir tanesini rant hırsıyla getirdiğimiz hal apaçık ortada. Hatta artık kara bitti deniz doldurulmaya başlandı. Çok yazık.
Halbu ki bir zamanlar bu şehir ne kadar güzelmiş.
                
İstanbul tam anlamıyla gez gez bitmeyecek bir şehir. Yıllardır İstanbuldayım fakat Balat ve civarını detaylı gezmek fırsat olmamıştı. Fotoğraf makinesini kapan herkes o civarlarda zaten. Bende yakaladığım onlarca kareden bir ikisini paylaşıyorum.
Balat Sahili 
Haliç
Fener Rum Patrikhanesi Avlusu
Fener Rum Patrikhanesi
Balat Sokakları
Ülke  artık her sene 1 Mayıs'ın Taksim de kutlanmasına izin verip verilmeyeceğini tartışır oldu geçen sene de olduğu gibi. Keşke bunun yerine işçilerin çalışma koşulları, güvenlik, işçi sağlığı konuları tartışılsaydı diye bir hayale dalmıştım geçen sene fakat  burası kaderine terk edilmişlerin ülkesiydi şansı olan hayatta kalıyordu. 
Tam bunları paylaşırken 13.Mayıs.2014 tarihimize en acı maden kazalarından biri meydana geliyor ve Soma da 301 emekçi hayatını kaybederken arkasında yüzlerce yaşlı göz bırakıyordu. Ne yazık ki yaşanan travma halen devam ediyordu.
Soma faciasında akıllara kazınan an ise  madenden kurtarılan Murat Yalçın isimli madencinin aşağıda ki sözleriydi. 

Bu facianın sebebi tamamen kapasite fazlası üretim yapabilmek adına yapılan ihmallerdi. Ülkenin durumunu şu yazı özetlememiş mi ?
Facianın ardından her felakette olduğu gibi ülke elele verip yardım faaliyetlerine geçiyordu. Bu sırada yabancı sermayeli bir bankanın genç genel müdiresi ''Soma'da hayatını kaybeden tüm kredi müşterilerimizin kredi borçlarını silme kararı aldık." şeklinde bir açıklama da bulunuyordu. Kariyerimin uzun yıllarını bu sektörde geçiren biri olarak ben de aşağıda ki yorumları yapmıştım.
'' Bazı bankaların kredi borç silme, borç erteleme gibi yaptıkları jestleri oradaki halka karşı yapılan bir güzellik olarak karşılamakla beraber bu sektörde yıllarını geçirmiş biri olarak bankaların yüzde yüz ticari ve kar amaçlı kurumlar olduklarını hatırlatmak isterim. Çok merak ettiğim husus Soma da faaliyet gösteren tüm bankaların toplam kredi hacmi acaba nedir ? Bu kredilerin tamamının batması bankalara ne kadarlık bir zarar oluşturacaktır? 
Buna karşılık bankaların bir yılda reklam giderlerine harcadığı tutar ne kadardır? Bizzat ülkenin büyük bir bankasının reklam giderlerini bir buçuk sene kontrol etmiş biri olarak bu reklam giderleri ile ilgili fikrim ve bilgim mevcuttur. Kısaca demek istediğim zor zamanlarda bazı yargılara varmadan hassas konularda daha temkinli olmalıyız. 
Bir taraftan da bugüne kadar bankalara ödemiş olduğunuz komisyon, masraf ve aidatları da aklınıza getirin derim !!! ''
Soma faciası ardından, gururla taraftarı olduğum 2014-2015 yılı lig şampiyonu Galatasaray Spor Klubü futbolcuları maça madenci baretleri ile çıkıyorlardı.



5/28/2015

2014 Nisan Ayına Bakış

Nisan ayı gelmiş ülke bir seçim sürecinden daha çıkmıştı. Ülkenin muhalif yazarlarını aynı çatı altında toplayan Sözcü Gazetesi'nin duayyen yazarlarından Bekir Coşkun, 02.04.2014 tarihli '' Peki Daha Ne Olursa Seçim Kazanır'' başlıklı yazısında Cumhuriyet Halk Parti'sine verip veriştiriyordu. 
Söz konusu yazıdan sonra kendisini eleştiren CHP seçmeni acaba 2015 Haziran Genel Seçimleri öncesi yazdığı yazılarda yine CHP'ye oyunu vereceğini belirten  ama '' HDP Gerçeği '' başlıklı da bir yazı yazan Bekir Coşkun için ne derlerdi acaba ?
Havalar artık iyice bahara dönüyordu. Caddebostan sahilinde ki yürüyüşlerimin birinde bankta oturup dinlenirken yanıma iki adam geliyor, bir broşür uzatıp biz Yehova'nın şahitleriyiz,duymuşunuzdur, 100 yildir faaliz gibi bir takım sözler söyleyip, broşürü okuduktan internet sitelerine bakabileceğimi
belirterek hiç ısrar etmeden toplam 2 dakika sonra uzaklaşıyorlardı. 
Caddebostan Sahili'nin Yalnız Kargası
13.Nisan.2014 tarihi Türk spor tarihinin önemli bir akşamına imza atıyordu. Basketbol FIBA Kadınlar Avrupa Ligi Finali'ni iki Türk takımı Galatasaray ve Fenerbahçe oynuyorlardı.
Maç Rusya'da Divs Sport Hall'de gerçekleşiyor ve Galatasaray Kadın Basketbol Takımı rakibini 69 - 58 mağlup ederek ülkemize Avrupa kupası ile dönüyorlardı. Bu kupa Avrupa kadınlar basketbolunun en önemli kupasıydı.
29.Mayıs.2013 tarihinde temeli atılan İstanbul'un 3. köprü yaklaşık 11 ay sonra aşağıdaki fotoğrafta görülen boyutlara ulaşıyordu. 
   
 Bu süreçte katledilen doğa ile ilgili acıtan fotoğraflardan biri de aşağıda ki gibiydi. 
2014 mart ayı yazımda selfie ile ilgili bir kaç cümle etmiştim. Bizim evin afacanları da bu akımdan tabi geri kalmıyorlardı.
Nisan ayında Fenerbahçe şampiyonluğunu ilan ediyordu. O gün şu mesajı gökyüzüne gönderiyordum.
'' Bizimle olsaydın ilk seni ben tebrik edecektim. Yıllarca ne maç muhabbetlerimiz oldu .Birbirimize takıldık kızdırdık hatta. Bir sene FB şampiyon olduğunda da kutlamamıştım seni demek o sene bayağı içerlemişim şampiyonluğunuza. Sonra bunu bana hatırlatmıştın.Sarı kırmızı giyinip geldiğimde hep çıkar ya şunları derdin smile ifade simgesi Artık GS-FB maçlarının tadı kalmadı senden sonra. Bu seneki şampiyonluk sana hediye olsun Oktay Baba...Huzur içinde uyu.. ''
Oktay Baba
Bu arada ne yazık ki futbolun spor olduğunu unutanlar şampiyonluk kutlamalarında Bağdat Caddesinde ki GS Store'u yakıp yağmalıyordu. Tabi ki o kişileri Fenerbahçe gibi büyük bir camianin taraftarı olarak kabul etmek istemiyordum. Böyle hareketler ile tarihteki yerlerini zaten alamayacaklardı.


4/18/2015

2014 Mart Ayına Bakış

Kırklarıma geldiğim bu dönemde her daim mart ayı benim için en beklenen ve en favori ay olmuştur oniki ayın içinde ki.
Nedeni ise çok basit dünya da ki tüm insanların en önemli günleri olarak kabul ettikleri doğdukları günün ( belki doğdukları güne lanet edenler de vardır onları ayırdım ) yıldönümüne rastlayan ilgili gün ve ilgili ay olmasıdır doğal olarak.
Bu durumum ne yazık ki 2014 Mart ayı itibariyle artık hayatımın sonuna kadar üzüntüsünü hissedeceğim bir kayıpla kesiştiğinden buruk martlar olarak kalacak.
Blog sitemi bu sene bir önceki yıldan aklımda kalanları aylık ve kronolojik olarak yazmaya başladım. Ocak ve şubat aylarını bu şekilde hazırladım.
Mart ayı içinde aynı formatı devam ettireceğim fakat bu seferlik yukarı da belirttiğim acı olay ile başlıyorum.
23.Mart.2014 günü çok sevgili kayinpederim, babam, dostum, sırdaşımı Oktay Soyay'ı kaybettik.
Gerçek bir beyefendi, adam gibi adam, herkesin babasiydi.
Bundan sonra anneciğimle beraber kalbimiz de her daim yaşayacak.
Mekanları cennet olsun.
Oktay Baba, '' BABA OKTAY '' ...
Sözlükte ''Baba'' tanımına karşılık gelen İstanbul'un son beyefendilerindendi.
Balatlıydı. Hep konuşurduk beraber bir o taraflara gidelim, çocukluğunun,gençliğinin geçtiği yerlerde gezelim diye. Kısmet olmadı.
Kendisini özlemle anıyorum ve arıyorum.
Her daim bizimle ve fiziken olmasa da hayatımıza bıraktığı izler ile hep bizimle olacağına inanıyorum.
'' BİZ'' diyorum çünkü ben ne hissediyorsam hayatlarına bir şekilde dokunduğun tüm insanlar benim gibi düşünüyor. Bundan eminim.
Huzur içinde uyusun.
En başta belirttiğim, benim için en önemli ay olan doğum günümün olduğu mart ayı, Oktay Babamın kaybı yanında ondan beş ay önce sonsuzluğa uğurladığım annemin acısının sıcaklığında daha bir anlamsızlık katıyordu. Çünkü beni hayata getiren annemsiz yaşayacağım ilk doğum günüm olacaktı.
Eğer olsaydı sabah ilk beni arar her zaman soylediği " Ne iyi etmişim de doğurmuşum " diyecekti her sene olduğu gibi.
Kayıpların zor olduğunu ama özel günler de çok daha zor olduğunu o günden sonra daha iyi anlayacaktım ve anlıyorumda...Mekanı cennet olsun ki bence cennet.
Blogumda annemi kaybettikten sonra bir paragraf ve bir fotoğraf dışında hiçbir şey yazamadım onunla ve bu kaybımla ilgili.
Elim gitmedi. Onsuz geçen onaltı ay süresince içimde neler yaşandı neler ve paylaşmakta istedim ama kendi tarihime not düştüğüm bu blogta birşeyler yazmaya ancak cesaret ediyorum sanırım.        
( 2014 Kasım ayında onu kaybedişimizin ilk sene dönümündeki duygularımla daha geniş anlatacağım annem Merih Badalıoğlu'nu.)
Hayatlar doğumlar ve ölümler arasında gidip gelirken tabi ki 2014 mart ayı da hem benim için hem de ülke için akmaya devam ediyordu.
Mart ayı yerel seçimlerin olması dolayısıyla Türkiye için çok önemli bir aydı.

1 Mart 2014 günü twitter da İmamıngülü isimli kullanıcı aşağıdaki fotoğraf eşliğinde şu mesajı atıyordu .
'' AKP'li Ülke TV Topbaş'ın Mitinginde ''GECE GÜNDÜZ DEMEDEN ÇALIYORUZ'' alt yazısı girdi. İşte Bunlar hep Allah Sopası ''
Evet büyük bir talihsizlik sonucu Ülke TV böyle bir altyazı geçmişti...
Her daim olduğu gibi ülkede siyaset sürekli hareket halindeyken hükümetin duygusal bakanı Bülent Arınç, CNN Türk televiyonun da 2015 Genel seçimlerinde CHP Eskişehir 2. Sıra Milletvekili Adayı olacak olan Utku Çakırözer ile yaptığı röportajın da 17 Aralık'ta yaşananlar ile ilgili olarak aşağı daki beyanları veriyordu. ( haber Oda TV sitesinden alınmıştır. ) Yorumsuz paylaşıyorum.
Sosyal medyanın hayatımız ile iyice bütünleşmesi ''selfie '' çılgınlığını 2014 mart ayında iyice yükseltmeye başlıyor, Oscar töreninde çekilen aşağıda ki fotoğraf ile bir anlamda fitil ateşleniyordu.
Bu sırada bahar yüzünü gösteriyordu.
Fenerbahçe Parkı'nda ki kediler ve ben güneşin tadını çıkartmaya başlıyorduk.

Türkiye seçim havasında tam gaz ilerliyor. Yer gök afişler, pankartlar, bayraklardan geçilmiyordu. Yine talihsiz bir tesadüf sosyal medyaya bu şekilde yansıyordu.
Son yıllarda fotoğraf makinelerinin cep telefonlarına entegre olması ve teknolojinin hızlı gelişimiyle cihaz fiyatlarının ulaşılabilir seviyeler düşmesi Türk halkının artık gördüğü herşeyi fotoğraflamasına imkan sağlıyordu. Aşağıda ki fotoğrafçılık meraklısı hanım kızların Eminönü'nde ki kestaneci karelerini de ben fotoğraflıyordum.
11 Mart 2014 tarihin de Türkiye 15 yaşında bir çocuğunu kaybetti. Bugünlere kadar hakkında yüzlerce defa yazıldı çizildi...Söyleyecek çok şey var ama kelime kaldı mı ?
Sadece sözü Büyük usta Aziz Nesin'e bırakıyorum;
'' öyle bir ağlasam,
öyle bir ağlasam ki çocuklar
size hiç gözyaşı kalmasa
öyle bir aç kalsam,
öyle bir aç kalsam ki çocuklar
size hiç açlık kalmasa
öyle bir ölsem,
öyle bir ölsem ki çocuklar
size hiç ölüm kalmasa ''
*Aziz Nesin

Ulu Önder zaten zamanın ötesinde yine bizlere ışık tutmuştu.
15 Mart 2014 tarihinde ise tarafsız yayıncılığın adresi TRT'nin seçim sürecinde siyasi partilere ekranlarında ayırdığı süreler dikkat çekmişti veya normal karşılanmıştı.
TRT’de siyasi partilere ayrılan süreler:
- AK PARTİ: 792 dakika.
- MHP: 48 dakika.
- CHP: 45 dakika.
- BDP: 2 dakika.
Ve 30 Mart 2014 seçimleri. Sonuç malum. Yaşananlar aklımız da.

Tesellim ise Karadeniz de sadece Giresun da CHP kazandı.Karadenizin aydınlık yüzü hemşehrilerimin varlığı.
Seçim sonrası ilk gün aklımdan geçenler ; Demek ki bu ülkenin yüzde 45.i için yolsuzluk, hırsızlık, rüşvetin hiç bir anlamı yoktu. İnandıkları kişi ne diyorsa kabul ediyor ve koşulsuz itaat ediyorlardı. Onların dünyası ile diğer yüzde 55.in yani bizlerin ( ne talihsiz bir tanım ) yaşadığı dünya çok farklıydı. Onların dünyasından bir işadamı '' millettin ...mına koyacağiz " demişti ya işte bu güruhun seviyesi bu düzeydeydi ve birileri bunları kullanirken sadece zevk almaya çalışıyorlardı. Artık karanlıkların zavallı Türkiye'si ne mi giriyorduk?
Bu düşüncelerimi takiben yaklaşık bir sene sonra tekrar bir seçim dönemi var.
Bir yanım toplumlar hak ettiği şekilde yönetilir derken, bunu gerçekten hepimiz hak ediyor muyuz diye de sorguluyorum.
Bir taraftan da umutlar bir köşede, ellerim ceplerim de , alkışlamak için bekliyorum...