5/11/2006

Doğduğum,büyüdüğüm şehir Ankara. Herkes gibi yüzlerce iyi kötü yaşanmış anılarım var bu şehirde. Güzel anılarım da var Ankara da hiç hatırlamak istemediğim dönemlerimde... Ailem Istanbul'a yerleştiğinden beri..üç yıldır gelmiyordum Ankara'ya İnsan uzun yıllar yaşadığı şehir den ayrılıyorsa ve ailesi de orda bulunmuyorsa önemini yitiriyor o şehir bana göre. Bu yüzden de 2005 yılının agustos ayına kadar Ankara'ya gelme nedenim olmadı Ankara görevi çıkana kadar... İlk defa Ankara'da kendimi yalnız hissettim çünkü iş çıkışı döndüğüm yer bir otel odasıydı.Ankara gozume çok farklı geliyordu bir yabancı gibi... Belkide gerçekten farklıydı Ankara.. Benim bıraktığım yıllarda ki -buna 90'lı yıllar diyebiliriz değişmişti- ,gelişmeye çalışıyordu alt geçitleri,cadde aralarındaki fıskiyeleri,suni göletleri ve seyyar satıcılarıyla... Trafik canavarının anavatanı olan Istanbul bence Ankara trafiği yanında masum bir bebek gibiydi.. Park sorunu artık caddelere sığmaz olan arabaları çift şerit park etme gerekliliği getirmişti Ankara cadde ve sokaklarında.. Kızılay ve çevre cadde,meydanlar akşam yediden sonra tam bir seyyar satıcı cenneti olmustu.Kızılay'ın ta göbeğine eski çağlardan kalma beton bir saat oturtulmuştu. Yapay şelale garibelerini,şehir içine otobüs servis hizmetinin kaldırılmasını, adım başı simit dünyaları ve kebapçıları da söylemem gerekmiyor aslında... Bunların Istanbul da yok mu ? Benzer mantıkta ki faaliyetler tabiki mevcut. Ama ben Ankara'yı böyle görmek hiç istemedim. Hayatımın geri kalanını da Istanbul'da yasamayı secerek isabetli bir karar verdiğime iyice inandım yirmibir günlük Ankara seyahatimde.. Evet klasik bir cümleyi sarf edip bu yazımı da bitireceğim.'' Ankara'nın en güzel yanı Istanbul'a dönüşü olması..''