10/17/2008
Egemen ve Rüzgar Badalıoğlu'nun Doğum Hikayesi
Yıl 2008, ekim ayının sekizinci günü, sonbahar güneşinin etrafı ısıtabilen son demlerindeyiz.
Üç buçuk saat kadar uyumuşum. Bir haftadır ısrarla ağrıyan şakaklarım uykusuzluk ile birleşince gözlerim şişmiş.
Günler, haftalar, aylar geçmiş ama saatler nedense geçmemekte ısrarcı.
Hale bir kaç saat sonra doğum yapmayacakmış gibi dışarlarda koşturmaca da.
Bende lacivert takımlarımı hazırlıyorum malum doğum ciddi iş.
Saat 14.00 gibi hastanedeyiz. Daha doğuma iki buçuk saat var. Odamıza yerleşiyoruz. Yavaş yavaş aile efradı ve dostlar toparlanıyor. Çok değil bir kaç saat sonra hastaneyi inletecek ve diğer hasta yakınları ile hemşireler tarafından uyarılacak olan koronun elemanları olarak herkes heyecan içinde.
Bu sırada hastaneye bizden önce gelen doğum fotoğrafçımız Özer Özyön yavaş yavaş ısınma fotoğraflarını çekmeye başlıyor.
Düğünümüzden sonra bir kere daha sadece bizim için objektifler üzerimizde.
Yaklaşık elliye yakın doğuma katılmış olan Özer içinde ikiz doğum çekimi kariyerinde bir ilk. Ve nefis kareler, ölümsüzler anlar yakalıyor hayatımızın en önemli gününde.
Saatler ilerledikçe kendisinin desteğiyle harika bir hamilelik süreci geçirdiğimiz doktorumuz Uzm.Dr.Bora Cengiz’in halen hastaneye gelmediğini öğreniyoruz.
Klinikte işlerinin bitmediğini ve çıktığında da bir İstanbul klasiği olarak trafikte kaldığının haberi geliyor akabinde stresim bir kat daha artıyor. Bora Bey’den önce assistanı geliyor saat 17.00 gibi operasyonun başlayacağını söylüyor ve bir kat artan stresime beş kat daha ekleniyor.
Saatler 17.00’yi gösterdiğinde Hale operasyona girmeye hazır. Bende kameralarım eşliğinde ameliyathane katına iniyorum. Tabi bu sırada gözyaşları sel olmuş Acıbadem yokuşundan Kadıköy’e doğru akmakta.
Doğumdan çok zaman önce kararlaştırdığımız ve doktorumuzdan da onay aldığımız benim de doğuma girme olayım ameliyathanenin kapısında hayal kırıklığı ile sonlanıyor. Hastanenin kurallarına göre fotoğrafçılar ve sağlık memuru olan babalar dışında kimse Acıbadem Hastanesi’nde doğuma giremezmiş. Tabi biz bu durumu doğuma dakikalar kala öğreniyoruz.
O anda kan namına vücüdumda dolaşan kırmızı renkli ne çeşit sıvı varsa beynime doğru hücuma geçip kafamın içinde trampet çalmaya başlıyor.
Uzun zamandır hayalini kurduğum , çocuklarımın doğumuna tanıklık edememek beni ziyadesiyle üzerken sesimin tonunuda bir kaç perde artış ve tüm ameliyat ekibinin beni meraklı bir o kadar şaşkın gözler ile seyretmesi ve doktorumuzun istersem doğumu başka bir hasteneye alabilme olasılığımızı hatırlatırken bunun imkansızlığı ve gereksizliğini aynı anda aklımın bir tarafında düşünürken bir yanda da ortalığı ne kadar karıştırsam bir şans yaratırmıyım acaba diye gerginliği tırmandırıyordum. Sonuçta ise tıpış tıpış ameliyathane kapısının önünde yerimi alıyor ve dokuz doğurma safhasına geçiyorum.
Geçen bir on dakika sonrası çıkmayan candan ümit kesilmeyerek ameliyathaneye davet ediliyorum. Zafer kazanmış komutan edasıyla soyunma odasına giderek üstüme değiştirerek, ameliyathanede giyilmesi gereken giysileri kuşanıp kendimi Hale’nin başucuna atıveriyorum.
Tabi kameramı ordaki sağlık memuruna teslim ederek hayatımız boyunca unutamayacağımız doğum anlarının çekilmesine vesile oluyorum.
Hayatımda ilk ve umarım son defa ameliyathanedeyim. Herşey doktorlar dizisi gibi. Bir masa ve etrafında sadece gözleri görülen insanlar. Çeşitli cihazların başında onu kontrol edenler ve soğuk bir hava. Beni kan tutmasına karşı uyaranlar ise doğumun her anının içinde olacağımı o anlarda bilemiyorlar hatta bende bilmiyorum.
Operasyon fiili olarak başlıyor ama çalışmayan bir şeyler var. Doktorumuz ve ekibin uğraşları sonucu ne olduğunu bilmediğim alet bir süre sonra çalışıyor ama o sırada sanki vakit hiç geçmiyor. Ön hazırlık aşamalarından sonra etrafta dönen konuşmalardan artık doğum anının başlamak üzere olduğunu anlıyorum.
İlk olarak ağlayarak Rüzgar dünyaya geliyor arkasından Egemen uyur halde sessiz ve sedasız bir şekilde doğuyor. Egemen’i öyle hareketsiz çıkarıldığını gördüğümde bir an zamanın akışı kesiliyor ve neden sesi çıkmıyor diye soruyorum etraftaki sağlık ekibine. Doktorumuz da ‘’işte babaları bu yüzden doğuma almamak lazım’’ diyor yanındakilere. Bebekler temizlenmek üzere yan taraftaki bölüme alınıyor. Halen Egemen’den bir ses bir nefes yok. O sırada ekip müdahale ediyorlar ve bana yıllar gelen bir kaç dakikadan sonra Egemen oğlumunda sesini duyuyoruz.
Evet benim tarafımda babalık artık başlıyor. Hemen bebekler temizlenip göbek bağları kesiliyor ve havlulara sarılıp annelerinin sağ ve sol yanına iliştiriliyor. Bir anne için dünya üzerindeki en değerli an yaşanıyor. Bunları betimleyecek fazla sözcük olmadığı için bir sonraki sahneye geçiyorum. Evet sonraki sahne ve sahneler her doğum sonrası yaşanan klasik görüntüler. Sevinç gözyaşları, kucaklaşmalar ve sarılmalar birbirine karışıyor.
Ocak ayında başladığımız maraton ekim ayının sekizinci günü mutlu son ile noktalanıyor.
Bu zorlu süreçte yanımızdan hiç ayrılmayan ailelerimize, akrabalarımıza ve yakın dostlarımıza bir kere daha teşekkür etmeyi borç bilirim.
Dünyamıza gelerek hayatımın bundan sonraki dönemine anlam ve değer katan canım oğullarım Rüzgar Oktay ve Egemen Arif’e de sayelerinde babalık onuruna ve duygusunu tattığım için ayrıca teşekkür ederim.
Teşekkürün en katmerlisi ise 37 hafta boyunca oğullarımızı taşıyan, o kadar zorluklara, sıcak bunaltıcı yaz gecelerine rağmen bir kere bile şikayet etmeyen, anneliği bir değil iki kere hak eden, bana dünyanın en güzel iki bebeğini veren biricik eşim Hale’nindir.
Gökten üç elma düşer genelde ama bu sefer dört tane düştü. Biri Rüzgar’ın , biri Egemen’nin, biri Hale’nin, biri de benim başıma...
9/25/2008
Hayat Devam Ederken
7/28/2008
Hayat Devam Ederken
5/29/2008
Günün Sözü
5/28/2008
Avrupa Şampiyonası Öncesi Türk Milli Futbol Takımımız
5/14/2008
2007-2008 Süper Lig Şampiyonu Galatasaray
5/05/2008
04.Mayıs.2008 Sivasspor-Galatasaray Maçı
4/28/2008
27 Nisan Galatasaray-Fenerbahçe Maçı
4/24/2008
27 Nisan Galatasaray-Fenerbahçe Maçı Öncesi Yorumlarım
3/05/2008
05.Mart.2008 Galatasaraylıların Hissetikleri Üzerine
2/28/2008
Fenerbahçe ve 1983 yılı
28.Şubat.2008 GS-FB Kupa Maçı
2/26/2008
26.Şubat.2008 Kupa Derbisi
2/22/2008
22.Şubat.2008 Galatasaray ve UEFA Kupası
2/19/2008
Haftasonu Kar
2/14/2008
Lostra Salonu
2/13/2008
Otuzlu Yaşlar Üzerine
13.Şubat.2008
2/12/2008
12.Şubat.2008 Süleyman Demirel
2/08/2008
08.Şubat.2008
Aklıma geçtiğimiz kış aylarında ani bastıran kar yağışları sonucu mahsur kalan insanlar geldi ve şimdi yağmayan kardan öncesi yapılan büyük hazırlıklar.Burası Türkiye olur böyle vakalar...
2/06/2008
Ayasofya
537 yilinda bitirilmiş.Sonradan camiye çevrilen bu kilise. Anthemius ve Tralles isimli iki matematikçi-mimar tarafından tasarlamış.
Efsaneye göre bekçisi bir melekmiş. Ayasofya yapılırken, inşaata ustalardan birinin çocuğu bekçilik ediyormuş molalarda. bir melek çocuğa görünüp babasını çağırmasını istemiş, çocuk da ayrılamayacağını söyleyince melek “ sen gelene kadar senin yerine beklerim” demiş. Bunu gören imparator Justinianus, yapıya sonsuza kadar bu melek göz kulak olsun diye çocuğa para verip uzak bir ülkeye yollamış.
İstanbul silüetinin değişmez parçası.
Topkapı Sarayı
Büyük Osmanlı İmparatorluğu'nun dünyaya açılan kapısı.
Her ziyarete gittiğimde ilk defa gitmiş hissine kapılıyorum.
Her yeri tarih kokuyor.Sanki ''Padişahım çok yaşa'' sesleri etrafta çınlıyor.Osmanlının büyüklüğünü anlamak için mutlaka ziyaret
edilmeli.
2/04/2008
04.Şubat.2008
2/01/2008
01.Şubat.2008
1/31/2008
31.Ocak.2008
1/30/2008
30.Ocak.2008
1/29/2008
29.Ocak.2008
1/24/2008
Uğur Mumcu Anısına...Sesleniş
9/07/2007
Biricik Anneannemi Kaybettim
8/11/2007
Şirinler Yine Üzgün
8/03/2007
7/29/2007
7/24/2007
2007 Seçimleri Ertesi
6/17/2007
6/16/2007
6/03/2007
Red Bull Air Race 2007 - Haliç
5/20/2007
2007 Yaz Konserleri
4/29/2007
29 Nisan 2007 Cumhuriyet Mitingi
Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi
4/23/2007
23 Nisan ve Google
Polonezköy
Kaan Korkmaz
4/21/2007
4/10/2007
3/25/2007
Türk Milli Takımımızdan Tarihi Zafer
Yukardaki fotoğrafta bu dostluk mesajlarının adresine ulaştığını gösteriyordu.Ege'nin iki yakasını paylaşan iki halk benzer kültür, alışkanlık ve karaktersitik özellikleriyle zaten dostlardı ve dost olarak kalacaklardı...
Beklenmedik bir golle oyunun daha hemen başında yenik duruma düşen Milli Takımımız attığı dört golle tarihi geceye adını yazdırıyordu.Futbolcularımızın yaşadıkları sevinç ve Yunanlı futbolcuların üzüntüsünü yukardaki kareler çok net anlatıyor.
Merak edilen konu ise Türk Mili Takımı'na ceza vermek konusunda oldukça cömert olan UEFA Yunan Milli Takımı'na da aynı hassasiyeti gösterecek mi ?
Sağ tarafta açılan bayrağa dikkat çekmek istiyorum. Bayrağın üzerine Kıbrıs haritası eklenmiş.Enosis hayallerinin bir uzantısı gibi.Umarım bu görüş bir grup fanatik Yunanlıya aittir.Yoksa söylenen dostluk şarkıları havaya uçup atmosferde yok olabilir.
İşte gecenin en güzel karesi.Yunalı taraftarlar milli takımımızı ezici galibiyeti sonrası alkışlıyor.
İstiklal Marşı'mız sırasında ıslıklayanlar bu davranışlarının kendilerine bir fayda sağlamadığını anlamış olmalılar...
Fotoğraflar Milliyet Gazetesi'nden alıntıdır.
3/23/2007
Madem satacaktık, neden aldık?
3/09/2007
KADIN
UZUN KIŞ GECELERİNDE YATMAK İÇİNDİR.
KİMİ DER Kİ KADIN,
YEŞİL HARMAN YERİNDE
DOKUZ ZİLLİ KÖÇEK GİBİ OYNATMAK İÇİNDİR
KİMİ DER Kİ AYALIMDIR,
BOYNUMDA TAŞIDIĞIM VEBALIMDIR
KİMİ DER Kİ HAMUR YOĞURAN
KİMİ DER Kİ ÇOCUK DOĞURAN
NE O, NE BU, NE KÖÇEK, NE AYAL, NE VEBAL
O BENİM KOLLARIM, BACAKLARIM, BAŞIMDIR
YAVRUM, ANNEM, KARIM, KIZKARDEŞİM
HAYAT ARKADAŞIMDIR...
Nazım Hikmet
2/20/2007
Ortaokul Yıllığımdan 1987 Senesi
Rami de Ekmek Arası Patates
2/15/2007
Batu Gürleyen
1/31/2007
Ünlü Türk Şahsiyetlerinden Akıl Dolu Sözler
1/30/2007
Arjantin Barajı
1/24/2007
Türk Tarihi'nde Talihsiz 24 Ocaklar
Sakıncalı Piyade'nin Ardından 14 sene...
1/23/2007
Günün Sözü
1/19/2007
Atatürk ve 19 Sayısı , Nutuk'un Gizli Şifresi
Programın çalışıp çalışmadığını denemek için o sırada bilgisayarda tam metni hazir olarak bulunan Atatürk'ün 15-20 Ekim 1927 tarihleri arasında CHP kongresinde okuduğu Büyük Nutuk'unu programa koyarlar.Bir süre sonra, program Nutuk'un içinde her kelimenin kaçar kez tekrarlandıgını ortaya çıkarır.
İki bilim adamı, ilk olarak Nutuk'da 19'ar kez tekrarlanan kelimeleri ilk kullanım >sıralarına göre bir araya getirerek bir metin ortaya çikarırlar.19 rakamı Atatürk'ün hayatında önemli bir yer tutmaktadır.
ÇÜNKÜ;
*Atatürk,19.yüzyılın bitmesine 19 yil kala 1881 de doğdu.1881 19'un 99 katı.
*1881, Rumi takvime göre 1297'ye denk gelir.1+2+9+7:19
*Selanik'de doğdu.Selanik sözcüğünün ''ebced'' (Arapça'da her harfin sayısal bir değeri oldugunu belirten hesap) hesabıyla değeri 171' dir.171 19'un 9 katıdır.
*Nüfüs kütüğünde sıra numarası 19'dur.
*Nüfus Cüzdanı numarası 999814'tü.Bu sayı 19'un 52 bin 621,789 katı.
*İstanbul Harp Okulu'na 1900'de kayıt oldu.1900 19'un 100 katıdır.Bu sırada yaşı 19'du.
*Harp Akademi'sine 57.inci devre olarak girmişdir.57 19'un 3 katı.
*Atatürk Harp Okulunu 20'nci olarak bitirdi.Subaylardan birisi yabanciydi.Bunedenle mezun olan 19'uncu subay oldu.
*Yüzbaşı olarak orduya katılış sırası 38'di.19'un iki katı.
*Çanakkale Savasları'nın zaferle sonuçlanmasında büyük rol oynayan 19.uncu tümeni kurdu.
*19 Mayıs 1915' de albay oldu.
*Komutanı olduğu alayin numarasıda 38' di.19'un 2 katı.
*Komutanı olduğu bir başka alayın numarası 57'ydi.19'un 3 katı.
*19 Mart 1916'da tuğgeneral oldu.
*19 Aralık 1904'de Yıldız Sarayı'na çağrıldı.
*19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkarak Kurtuluş Savaşını başlattı.O zaman 38 yaşındaydı.Yani 19'un 2 katı. *Atatürk'ü Samsun'a götüren Bandirma vapurunun 19 yolcusu vardı.
*Samsun'da 19 gün kaldı.
*4 Temmuz 1919'da Erzurum'a gitti.19 gün sonra 23 Temmuz'da Erzurum Kongre'sini topladı.
*4 Eylül 1919 Sivas Kongresi'nden 114 gün sonra 27 Aralık 1919'da Ankara'ya gitti.114 19'un 6 katı.
*Mili Mücadele'ye başlanması için komutanlariyla yaptiği konuşmanın tarihi 19 Kasim 1919'du.
*TBMM'nin kurulmasina 19 Mart 1920'de karar verdi.
*19 Eylül 1921'de mareşallik ve gazilik ünvanı aldı.
*Gençliğe Hitabe'de 19 cümle vardır.
*Mustafa Kemal Atatürk adında 19 harf var.
*Atatürk'ün Latife Hanım ile olan evliliği 912 gün sürdü.912 19'un 48 katı.
*10 Kasim 1938'de öldü.1938 19'un 102 katıdır.
*57 yil yaşadı.19'un 3 katıdır. Yaşamının ilk 19 yılında askerliğe hazırlandı.Ikinci 19 yılında asker olarak hizmet verdi.Üçüncü 19 yılında ise ülkenin kurtarıcısı ve devlet başkanı olarak görev yaptı.
*Öldüğünde yatağının altında bulunan otomatik silahta 19 mermi vardı.
*Cenaze namazı 19 Kasim 1938'de Dolmbahçe Camii'nde kılındı.
*Atatürk'ün ölümü üzerine silah arkadaşı İsmet İnönü'nün Türk Milletine yazdığı beyanname 19 cümledir.
*Cenazesinde çalınan Chopin'in cenaze marşının numarası 19'dur.Bu marşta 19 nota vardır.
*Miras olarak 19.000 lira birakmıştır.Yani 19'un 1000 katı.
*''Ne mutlu Türküm Diyene'' cümlesi 19 harfdir.
*''Istikbal Göklerdedir'' cümlesi de 19 harfdir.
*İstanbul Akaretler'de kaldığı evin numarası 19'dur.
İşte bu nedenle,NUTUK'da 19'ar kez tekrarlanan kelimelerden bir metin oluşturan Dr.Muammer Yüksel ile Dr.Erhan Kiziltan,Osmanlıca sözcükleri günümüz Türkçe'sine çevirir bazi eksik cümleleri,anlamını bozmayacak şekilde tamamlar.Sonuçta ortaya şu şaşırtıcı metin çıkar.
''TÜM SEÇKİN TEMSİLCİLER MİLLETE HİZMET ETMEK YERİNE GÖREVLERİNİ YERİNE GETİRMEMEKTEDİRLER. BUNLARIN KANUNLARA BİLFİİL UYMALARI GEREKTİĞİNİ BELİRTİNİZ.
ŞUNU SÖYLEYİNİZ:
YAKIN ZAMANA KADAR MEVCUT FAALİYETLERİ BAŞKA GÖZLE GÖRMEYE ÇABALAYANLAR ARTIK DURUMUN FARKINA VARMIŞLARDIR.KUMANDANLARIN (ASKERLER VE YÖNETİCİLER) HİZMET ETMELERİNE SİZ ENGEL OLUYORSUNUZ.OLAYLARI TAM OLARAK DÜŞÜNEN HER KİŞİ BUNUN NEDENİNİN HÜKÜMET OLDUĞUNU GÖRÜR.TÜM BAŞKANLIK SİSTEMİ BİZCE SUİSTİMAL EDİLMEKTEDİR.TOPLANACAK TARAFLAR SAYICA AZ OLSA BİLE AZAMİ SAYIDAKİ DÜŞMANIN KARŞISINDA DURMALIDIR.BU ÇAGRIYI YAPMASI GEREKEN YÜZBAŞILARDIR. BÜYÜK ŞEREFLİ CEPHE DÜŞÜNÜLMELİDİR.
Bu metin 2 bilim adamını çok şaşırtır.Çünkü günümüz Türkiye'si ile ilgili ipuçlari vermektedir.Bir başka deyişle Atatürk,100 yıl önceden Türkiye'de olup bitecekleri görmüş gibidir.Dr.Muammer Yüksel ve Dr.Erhan Kızıltan araştırmaları sırasında 19'ar kez tekrarlanan sözcükler de bulur.Bu sözcüklerle oluşturdakları metin ise,Türkiye'deki bölücülük hareketinin ne aşamaya geldiğini 100 yıl önceden gösterir gibidir.
''MAKSADIN ANLAŞILIYORDU.TARİHİ VİLAYETİN AHALİSİNİ BÖLÜP DİYARBAKIR KÜRT DEVLETİNİN KURULMASINA YOL AÇMAK. MEMLEKETİN İÇİNDE BULUNDUĞU DURUM KESİNLİKLE BİRİSİNİN DURUMA MÜDAHALE ETMESİNİ GEREKTİRECEKTİR. İÇİNDE BULUNULAN SOMUTSUZ KOŞULLAR GEREĞİNCE BAĞIMSIZ GRUPLAR HAREKETE GEÇECEKTİR.YİRMİ VAKİT SONRASINDA BU DEĞERLENDİRMEYİ KİM YAPACAK VE EYLEME GEÇECEKTİR.
Bu metinde yer alan ''YİRMI VAKİT'' ifadesini ilgi çekici bulan iki bilim adami bir arastirma yapar.Vardıkları sonuç şaşırtıcıdır.Güneydoğu'da bir Kürt devleti kurmak için yola çıkan Abdullah Öcalan PKK'yı 1978'de kurmuştur.Öcalan 1999'da yakalanmıştır.Bir başka deyişle eylemlere başladığı yil ile yakalandığı yıl arasında 21 sene vardır.Bu da Atatürk'ün ''YİRMİ VAKİT'' deyimine uygun bir zamandır.İki bilim adamının yorumuna göre,bu 20 vakit dolmuştur.Ve ülkenin bölünmesini engellemek için eyleme geçilmesi zamanı gelmiştir.Nutuk'u iki bölüm halinde kitaplaştırıldığını göze alan Dr.Muammer Yüksel ile Dr.Erhan Kızıltan,kitabın 'belgeler' bölümünde de 19'ar kez geçen sözcükleri arayıp bulur ve yeni bir metin ortaya çıkarır.
''DÜŞÜNDÜKLERİNİ AÇIKÇA SÖYLEYEN PEK ÇOK KİŞİNİN ORTAK FİKRİ;HÜKÜMETİN BUGÜN DÜNYAYA YAKIN DURMASININ ASIL NEDENİNİN SEÇİMLE KENDİLERİNE VERİLEN GÜCÜ KULLANARAK SİSTEME RESMEN AYKIRI FİKİRLERİ UYGULAMAYA ÇALIŞMASIDIR.GERÇEKYÜZÜ BELLİ OLMAYAN AZINLIKTA OLAN YÖNETİM MERKEZİ, GERÇEK YÖNETİMİN,ANKARA'NIN DİKKATİNİ ÇEKMEK ZORUNDADIR.RÜŞVETCİ VALİLERİN (YÖNETİCİLER) CUMHURİYET İLKELERİ YERİNE KENDİ ÇIKARLARINA YÖNELMELERİ MÜDAHALEYİ GEREKTİRİR.''
Dr.Muammer Yüksel ile Dr.Erhan Kızıltan bu son metni günümüz Türkiye'sini anlattığını düşünüyor.İki bilim adamı bu çalışmayı kitap haline getirdi.'Neden Kitap'tan çikan ve ''NUTUK'DAKİ GİZLİ HİTABE'' adını taşıyan kitabın önümüzdeki günlerde epey tartışma yaratacağı ortada.Çünkü kitapta Atatürk'ün Gençliğe Hitabe'sinin hangi anlama geldiği ve hitabedeki uyarıların hangi zaman diliminde geçerli olacağı da yine 19 formülü ile açıklanıyor.
Sonuç olarak;
ZAMANININ İLERİSİNDEKİ ADAM OLARAK NİTELENEN ULU ÖNDER MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN 100 YIL ÖNCE YAZDIĞI NUTUK,GÜNÜMÜZ TÜRKİYE'SİNİN İÇİNDE BULUNDUĞU DURUMU ÇOK NET OLARAK ORTAYA KOYUYOR.