12/22/2008

Egemen ve Rüzgar'ın İsimlerinin Hikayesi

Egemen ve Rüzgar’lı bir haftasonu daha geride kaldı. Halen tam olarak hastalıktan kurtulamasalar da geçen haftaya göre çok daha iyi oldukları kesin. Hatta Pazar günü gezmeye bile gittiler. Bugün itibariyle de verem ve karma aşılarını oldular. Egemen var gücüyle bağırmaya, Rüzgar içli içli mırıldanmaya devam etti.

Bu arada Egemen ve Rüzgar’ a isimlerini nasıl verdiğimizi anlatmak isterim. Her insanın doğal olarak sevdiği isimler vardır ve birgün çocuğu veya çocukları olursa o ismi veya isimleri vermek ister. Akıldan ve kalpten onlarca isim geçerken bazı isimler ön plana çıkar sonuçta anne ve baba çoğu zaman ortak bir veya birkaç isimde anlaşır veya anlaşması normal olandır. Ayırca aile büyüklerinin isimlerini de koymak gelenektir. Bizimde hamilelik sürecinde aklımızdan ve gönlümüzden çeşitli isimler geçti.

Özellikle Ilgın ve Ilgaz benim favori ikili ismimdi. Emir ve Demir’i de unutmamak lazım. Hale de Toprak ve Rüzgar üzerinde duruyordu. Anlaşılacağı gibi ikimizinde iki isim üzerinde anlaşması zor gözüküyordu. Bizde isim verme işini paylaşma yoluna gittik ikizlerimizin olması avantajını kullanarak. Yıllardan beri Egemen ismini de çok severdim Hale de Rüzgar’ı . Sonuçta herkes sevdiği ismi çocuğuna verdi babalarının isimlerini de peşine ekleyerek. Egemen Arif ve Rüzgar Oktay ömürlerinin sonuna kadar taşıyacakları oldukça uzun isim ve soyadlarına sahip oldular aynı babaları gibi.

12/18/2008

Egemen ve Rüzgar'lı Yetmiş Gün

En son yazımda Egemen ve Rüzgar’ın gülücüklerini bekliyordum. Her ne kadar son bir haftadır hapşırık ve öksürük duyuyorsam da ufak ufak gülümsemeler başladı. 08.Ekim.2008 saat 17.50 sularında hayatıma akan bu ikili geride bıraktığım yetmiş günde bana baba sıfatını eklediğim yeni hayatımda ne kadar zor ve sorumluluk isteyen bir dönemin başlangıcı olduğunu fakat bunların yanında da tarif edilemeyecek karşılıksız bir sevginin var olduğunu da gösterdi.
Özellikle geçtiğimiz son bir haftada onların hasta olması ve benim bir şey yapamamam karşısında hissettiğim çaresizlik ‘’evet baba olmak buymuş ‘’ dedirtti. Tabi bir şey yapamamak ile kastım daha çok ufak oldukları için ilaç kullanamadıkları ve enfeksiyonun geçmesini beklemekten başka bir çare olmamasıdır.
Geriye baktığım yetmiş günde ilk günlere kıyasla yol aldığımızı düşünüyorum. İlk haftalarda iki üç saat arası süren gece uykuları bazenbeş altı saati geçebiliyor. Daha doğrusu Rüzgar’ın geçiyor. Egemen belkide tam doymadığı için gece en az iki kere uyanıp ortalığı yakıp kavurabiliyor. Belki bu tespitleri yapmak için çok erken olabilir ama yavaş yavaş kişiliklerini belli eden sinyalleri vermeye başladılar.
En belirgin özellik Rüzgar ağlarken alt dudağını kıvırıp içten hafif sesler çıkartıyor ilk başlarda daha sonra sıkıntısının kaynağına göre sesinin şiddetini artırıyor. Egemen ise gözünü açar açmaz direkt çığlığı basıyor. Genelde gözyaşı eşlik etmeyen bu ağlamalar her akşam belli saatlerde tekrar ediyor.
Haftasonları dışarı çıkıp gezebiliyoruz. Bu konuda artık pratiklik bile kazandık diyebilirim. Bir hamlede ikili puseti arabanın arkasında çıkarıp kullanılır hale getirebiliyorum. Çünkü ilk başta puseti katlamayı beceremeyerek bebek malzemeleri satan bir mağazadan yardım almıştık.
Daha önemlisi Egemen ve Rüzgar’ı Hale olmadığında tek başıma idare edebiliyorum. Her ne kadar Sakarya Meydan Muharebesi ayarında mücadele etsem de bir şekilde Hale’siz zamanları geçirebiliyoruz. Tabi çocuklar emekleme ve yürüme safhalarına geçince ne kadar başarılı olabilirim yaşayıp göreceğiz.
Son söz; bana bu harika duyguları yaşattıran Allah’a milyonlarca kez teşekkür ederim.