4/23/2007

Kaan Korkmaz

Kaan, çok sevgili arkadaşlarım Esra ve Erk Korkmaz çiftinin biricik oğulları. 10.Mart.2007 tarihinde aramıza katıldı. Ayrıca kendisi benim gibi bir balık burcu. Kaan bebeğe , bir ömür boyu mutluluk ve sağlık dolu bir hayat diliyorum.

3/25/2007

Türk Milli Takımımızdan Tarihi Zafer

24.Mart.2007 tarihine rastlayan 2008 Avrupa Futbol Şampiyonası Grup Eleme maçı , tarihleri boyunca karşı karşıya gelen iki ülkeyi bir kere daha karşı karşıya getiriyordu.Tarihin cilvesi midir bilinmez fakat 24.Mart tarihi Yunanistan'nın Kurtuluş Günü'nden bir gün önceydi yani Osmanlı'dan bağımsızlıklarını kazandıkları Cumhuriyet Bayramı'na rastalayan günün öncesi.

Onlar için önemli bu tarih, maçın 1782-1827 yılları arasında yaşamış Osmanlıya karşı başkaldırının önderi olmuş komutan Georgios Karaiskasis'nin adını taşıyan stadta oynananma tercihi ile ortama daha bir gerginlik katıyordu ve doğal olarak son Avrupa Şampiyonu'nu motive eden bu seçim, maçtan önceki otoritelerin tahminleriyle de birleşince kesin galibiyet bekliyordu Yunan halkı...

Bütün bu ortama rağmen Yunan Medyası'nın büyük bölümü oldukça sağduyulu yaklaşıyor hatta Milli Takımımızı Türkçe ''Hoşgeldiniz''gazete başlıklarıyla karşılıyorlardı.

Yukardaki fotoğrafta bu dostluk mesajlarının adresine ulaştığını gösteriyordu.Ege'nin iki yakasını paylaşan iki halk benzer kültür, alışkanlık ve karaktersitik özellikleriyle zaten dostlardı ve dost olarak kalacaklardı...

Beklenmedik bir golle oyunun daha hemen başında yenik duruma düşen Milli Takımımız attığı dört golle tarihi geceye adını yazdırıyordu.Futbolcularımızın yaşadıkları sevinç ve Yunanlı futbolcuların üzüntüsünü yukardaki kareler çok net anlatıyor.

Merak edilen konu ise Türk Mili Takımı'na ceza vermek konusunda oldukça cömert olan UEFA Yunan Milli Takımı'na da aynı hassasiyeti gösterecek mi ?

Sağ tarafta açılan bayrağa dikkat çekmek istiyorum. Bayrağın üzerine Kıbrıs haritası eklenmiş.Enosis hayallerinin bir uzantısı gibi.Umarım bu görüş bir grup fanatik Yunanlıya aittir.Yoksa söylenen dostluk şarkıları havaya uçup atmosferde yok olabilir.

İşte gecenin en güzel karesi.Yunalı taraftarlar milli takımımızı ezici galibiyeti sonrası alkışlıyor.

İstiklal Marşı'mız sırasında ıslıklayanlar bu davranışlarının kendilerine bir fayda sağlamadığını anlamış olmalılar...

Fotoğraflar Milliyet Gazetesi'nden alıntıdır.

3/23/2007

Madem satacaktık, neden aldık?

Yılların deneyimli ekonomi yazarı Güngör Uras bugünkü köşesinde tam anlamıyla benim düşüncelerimi yansıtmış.Yazısı şöyle;

''Osmanlı döneminde bankalar yabancılarındı. Sigorta şirketleri yabancılarındı. Fabrikalar yabancılarındı. İstanbul'daki suları (Terkos suyunu) yabancılar satıyor, İstanbul'daki tramvayı yabancılar işletiyor, elektriği, havagazını yabancılar üretiyor ve dağıtıyordu.

Derken efendim, Osmanlı battı. Cumhuriyet kuruldu. Cumhuriyet kurulunca biz bankaları, sigorta şirketlerini, fabrikaları yabancılardan satın almaya çalıştık. Sular idaresini, tramvayları biz işletmeye, elektriği, havagazını biz üreterek dağıtmaya başladık.

Sadece o kadar mı? Daha da ileri gittik. Yabancılardan aldıklarımızın yanına kendimiz bankalar, sigorta şirketleri, fabrikalar kurduk.

Ama bütün bunlar kolay olmadı. Önce bu işlerin nasıl yapılacağını bilmiyorduk. Sonra paramız yoktu. O nedenle kurarken de işletirken de hatalar yaptık. Kurarken de işletirken de maliyetlerimiz "tavanlarda dolandı"... Ama bu millet "Pahalı olsun da benin olsun... Pahalı faturayı ödeye ödeye nasıl olsa bir gün bu işleri öğreniriz" diyerek sabır gösterdi. Fedakârlık etti.

Neden aldık?

Devletin kurulan bankalara, sigorta şirketlerine, fabrikalara yaptığı yardımın faturasını millet paylaştı. Bankaların, sigorta şirketlerinin, fabrikaların pahalı mallarını ve hizmetlerini millet satın alarak bunların ayakta kalmasını, gelişmesini, büyümesini sağladı.

Tekrarda yarar var, bütün bunlar kolay olmadı. Ucuz olmadı. Derken efendim, geldik bugünlere... Bugünün şartları ne Osmanlı'nın son yıllarının ne de cumhuriyetin ilk yıllarının şartlarına benziyor... Tamam... Şartlar benzemiyor ama, bizim büyük fedakârlıklarla ortaya çıkardığımız, büyüttüğümüz bankalarımız, sigorta şirketlerimiz, fabrikalarımız elden gidiyor.

Yabancılar geliyor, banka, sigorta şirketi, fabrika ne varsa alıyor. Tamam... Alıp götürmüyorlar ama, mülkiyet Türklerden yabancılara geçiyor. Elektrik, gaz, telefon şirketlerini yabancılar alıyor. Yakında paralı yolları yabancılar işletecek. Lütfen beni hemen "yabancı sermaye düşmanı, özelleştirme karşıtı" ilan etmeyiniz. Lütfen bana anlatınız:

Mademki biz gene yabancılara satacaktık... Bunları yabancılardan almak için neden o kadar fedakârlığa katlandık?

Neden satıyoruz?

Acaba, cumhuriyeti kuranlar, cumhuriyetin ilk yıllarında bankacılığı, sigortacılığı, sanayiyi, ulaştırmayı, haberleşmeyi geliştirmek için çaba ve para harcayanlar gereksiz işler mi yaptı? Yabancıların bankaları sigorta şirketlerini, fabrikaları, arsaları satın alırken ödedikleri paraların büyüklüğü, telefonun, elektriğin, otoyolların işletme hakkı için ödedikleri ve ödeyecekleri paraların büyüklüğü "sağlıklı düşünmeyi" perdeliyor. "Ohh... Ohh... Paralar geliyor" diye sevinen çok kişi neyin ne olduğunu anlayamıyor. Halbuki üzerinde durulması gereken 2 nokta var: (1) Bankaların, sigorta şirketlerinin fabrikaların yabancılara satışından gelen paralarla bir yenilerini kurmuyoruz. Kuramıyoruz. (2) Yabancılar bunları iş olsun diye değil, kazanmak için satın alıyor. Bunlar kazanınca, yabancılar kazandıkları parayı (tabii hakları olarak) yurtdışına çıkaracak. Döviz olarak çıkaracak.

Tekrarda yarar var: Yabancı sermayeye ve özelleştirmeye evet... Ama hesabını kitabını iyi yapmak şartıyla.''

3/09/2007

KADIN

KİMİ DER Kİ KADIN,

UZUN KIŞ GECELERİNDE YATMAK İÇİNDİR.

KİMİ DER Kİ KADIN,

YEŞİL HARMAN YERİNDE

DOKUZ ZİLLİ KÖÇEK GİBİ OYNATMAK İÇİNDİR

KİMİ DER Kİ AYALIMDIR,

BOYNUMDA TAŞIDIĞIM VEBALIMDIR

KİMİ DER Kİ HAMUR YOĞURAN

KİMİ DER Kİ ÇOCUK DOĞURAN

NE O, NE BU, NE KÖÇEK, NE AYAL, NE VEBAL

O BENİM KOLLARIM, BACAKLARIM, BAŞIMDIR

YAVRUM, ANNEM, KARIM, KIZKARDEŞİM

HAYAT ARKADAŞIMDIR...

Nazım Hikmet

2/20/2007

Ortaokul Yıllığımdan 1987 Senesi

Sınıfımızın renkli simalarından olan Kayıhan öğretmenler arasındaki ününü hersene korumayı başarır.

En büyük özelliği süper esprileri ve florasan renli havlu çoraplarıdır.Hazırlığın başında bir gazaba uğrayarak adı Lütfi olarak kalmıştır, ama hersene isminin Kayıhan olduğunu her öğretmene büyük bir sabırla anlatır.

Kayıhan'nın dört senedir okul kurallarına uyma azmi yavaş yavaş sonuç vermeye başlamıştır.Sorulan bir soruya sınıf ''evet'' diyorsa ''hayır'' diyen ses Kayıhan'ındır.Kayıhan arkadaşımız derslerdeki aktifliğini teneffüslerde de göstererek sınıf korosuna katılmayı adet edinmiştir.

Tüm bu özelliklerinden başka canayakın ve neşeli arkadaşımızı Lise'ye uğurlarken hayatboyu başarılar dileriz.

Rami de Ekmek Arası Patates

İstanbul da bir semt Rami... Eyüp'ün üst tarafı, Bayrampaşa ve Gaziosmanpaşa'nın alt tarafı .

Bu şehirde yaşayıp da yolunuzun düşmeyeceği onlarca yerleşkeden biri . Çoğu Osmanlılar zamananında semte yerleştirilmiş göçmenlerin yoğun olarak yaşadığı bir yer.

Fakat yetmişli yıllardan sonra iyice artan köyden kente göç olgusunun sonucu olarak alt gelir tabakasının kümeleştiği yerleşim alanlarına tipik bir örnek olmuş Rami.

Bunların yanına birde İstanbul'da son on senede hakimiyeti ele geçiren belediyecilik anlayışını da ekledik mi ikibinli yılların klasik bir İstanbul manzarası sonuç olarak.

Tipik bir esnaf lokantasındayım öğlen yemeği için. Aslında dükkanın önüne koyduğu ''Menü Tabelası'' ile biraz modern bir hava yakalanmaya çalışılmış. Telefonla siparişte alınıyor hatta menüde hindi etli yemek bile var. Altışar kişilik masalar dizilmiş ard arda.Eğer tek başınıza yemeğe gittiyseniz mutlaka tanımadığınız insanlar ile yemek zorundasınız.En azından selamlaşıp,afiyet olsun demek kültürüne zorlayan, sosyalleştiren bir durum belki de milyonlar içinde yanlızlıkları yaşadığımız metropollerde.

Hemen yüz metre arkasında Rami Lisesi var ve okuldan çıkan acıkmış sabahcı öğrencilerin veya okula giden acıkmış öğlenci öğrencilerin karın doyurabilecekleri iki seçenekten biri marketler dışında. İki adet döner çubugu asılı bir et diğeri de tavuk.

Çocuklar bir karmaşa içinde ekmek arası dönerlerini almak gayretinde.Bu sırada dışarı servis yapılan ufak camın icinden küçük bir kafa beliriyor.

Dönerci ustasına '' Ekmek arası patates istiyorum.Ama bol ketçaplı olsun.''

Adama çok farklı bir istek gelmiyor. ''Arasına döner koymayım mı ?''.Çocuk kulaklarımla duymaktan üzüntü duyduğum şu sözleri söylüyor.''O kadar param yok''

Dönerci pek umursamadan ekmeğin arasına kızarmış patatesleri yerleştiriyor ve bol ketçap sıkarak, paketleyip çocuğa uzatıyor.Çocuk paketini özenle çantasına yerleştirip yoluna devam ediyor.

Muhtemelen onlarca defa yaşanan durumlardan bir tanesi benimde şahit olduğum.

İstanbul gibi milyonların yaşadığı bu şehirde milyonlarca da farklı hayatın varlığını hissetmeme neden olan olaylardan bir tanesiydi ekmek arası patates sadece.

2/15/2007

Batu Gürleyen

Paulina-Tolga Gürleyen çiftinin biricik oğulları Batu Gürleyen'nin blog sitesi...

http://batugurleyen.blogcu.com/

İşte size Batu;

Herkese Merhaba,

31 Ekim 2005 tarihinde dünyaya geldiğimde Gürleyen ailesinin ilk torunu olarak ne kadar da mutlu bir gündü. O güne ait resmimi görünce ne kadar da küçükmüşüm diyorum artık...

Şimdilerde 16 ayı devirmek üzereyim bir o resme bakın bir de şimdiye, hem artık ben yürüyorum biliyor musunuz. Yarım yamalak iki dile ait bir karışımla konuşmaya çalışıyorum.

Anneannem hergün bütün gücüyle bana bakıyor, babam bu aralar nedense daha çok evde, şaşırıyorum onunla bu kadar sık karşılaşmama.

Annem her zamanki gibi akşamları bana bıcıbıcı yaptırıyor, günün en eğlenceli kısmı o. Kendimi yıkamaya çalışıyorum bu sıralar. Ayaklarımı tek tek anneme veriyorum süngerle tertemiz etsin diye.

Sonrasında süt ısıtıyoruz anneyle ve içip tumba yatak..

Topla oynamayı seviyorum, arada dengemi kaybedip düşünce canımı yaktığım zamanlar da oluyor ama çocuğuz düşe düşe büyüyeceğiz öyle değil mi?

Bugün önce herkesle artık temasa geçebildiğimi sizlere ilan etmek adına merhaba demek için açılış yazımı babama yazdırttım, en yakın zamanda sıksık haberleşmeye başlayacağız inşallah.

Bu arada ilk kez duysamda özel bir gün olduğu söylendiğinden herkesin sevgililer gününü kutlarım.

Şimdilik hoşçakalın...

1/31/2007

Ünlü Türk Şahsiyetlerinden Akıl Dolu Sözler

*Muhabir : Cumhurbaşkanı adayınız kim?

Deniz Akkaya : İsmail Cem Boyner

*Çarkıfelekde Ajda Pekkan harf söylüyor:

Zonguldağın zoo su

*Tülin Şahin (Sivaslı Cindy):

Aşık Veysel'den sonra Sivas'ın yetiştirdiği en önemli değerlerden biriyim..

*Show haber bülteninde Reha Muhtar:

Alanda 10 bin kişiden fazla,tam 6 bin kişilik bir kalabalık var sayın seyirciler

*Şenol Güneş:

Eskiden yaylaya gidiyorduk, şimdi Laila`ya gidiliyor.

*Nükhet Duru:Ses bedende en geç yaşlanan organdır.

1/30/2007

Arjantin Barajı

2002 Yılı Dünya Kupası

Brezilya Milli Takımı'nın Alman Milli Takımı'nı finalde 2-0 yenerek beşinci şampiyonluğuna ulaştığı,Milli Takımımızın Dünya üçüncüsü ve 8 golle Ronaldo'nun gol kralı olduğu kupa da Arjantin Milli Takımı'nın frikik vuruşunda baraj kurarken verdikleri poz 2002 yılının akılda kalan kareleri arasında yerini aldı.

kaynak:Hayatım Futbol

1/24/2007

Türk Tarihi'nde Talihsiz 24 Ocaklar

Türkiye tarihinde önemli yer tutan trajedilerin birçoğunda 24 Ocak tarihi öne çıkıyor.

Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okan, gazeteci Uğur Mumcu, tiyatrocu Mümtaz Sevinç 24 Ocak'ta hayatlarını kaybetti.

Bugün de Türk siyasetine damgasını vuran isimlerden biri olan İsmail Cem, kansere yenik düştü.

İşte 24 Ocak'ta gündemi değiştiren trajik olaylar:

• Gazeteci ve yazar Uğur Mumcu, otomobiline yerleştirilen bombanın patlaması sonucu katledildi. (1993)

• Diyarbakır'ın sevilen Emniyet Müdürü Gaffar Okan uğradığı silahlı saldırı sonucu yaşamını yitirdi. Hizbullah operasyonları ile dikkat çeken ve Hizbullah'ın ölüm listesinde birinci sırada yer alan Okan, Uğur Mumcu'nun bombalı saldırıda öldürülüşünün 8. yılında öldürüldü. (2001)

• Dışişleri eski Bakanlarından İsmail Cem, akciğer kanseri tedavisi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi. (2007)

• Tiyatro ve sinema oyunculuğunun yanı sıra dublaj sanatçısı olan Mümtaz Sevinç, Üsküdar’daki evinde kız arkadaşı Banu Baldır tarafından bıçakla öldürüldü. (2006)

• Türkiye'nin ilk haberleşme uydusu TÜRKSAT-1, fırlatıldıktan 12 dakika 12 saniye sonra okyanusa düştü. (1994)

• Yassıada duruşmalarında Başsavcı Altay Ömer Egesel, Adnan Menderes'in idamını istedi. (1961)

• Zonguldak'ta, Ereğli Kömür İşletmelerine bağlı Gelik ocağındaki grizu patlamasında 52 madenci öldü, 19 madenci yaralandı. (1955)

• İstanbul Küçükyalı'da Neşe Sineması çöktü; 37 kişi öldü, çok sayıda kişi yaralandı. (1959)

Sakıncalı Piyade'nin Ardından 14 sene...

Uğur Mumcu'nun aramızdan ayrılışının 14.senesi bugün. Gelinen nokta fazla yorum yapmayı gerektirmiyor. Sadece, insanlarımıza yaşarken değilde öldükten sonra daha fazla değer verildiğini görmek gerçekten üzüntü veriyor bana.

Gazeteciler,yazarlar, fikir adamları aramızdan ayrıldıktan sonra daha çok okunup,tartışılıyorlar. Bununların yanında söyledikleri sözler fındık kabuğunu doldurmayanlar yazılı ve görsel basında baştacı edilyorlar sırf bağlantıları dolayısıyla. Dileğim herkes hak ettiği davranışları hayattayken görür.

Ankara' nın taşına bak

Gözlerimin yaşına bak

Uyan uyan Gazi Kemal

Şu feleğin işine bak

Binlerce insan Ankara'nın karlı ve buz gibi bir gününde hep bir ağızdan söylemişlerdi bu şarkıyı...

ve de bunu...

Şu sılanın ufak tefek yolları

Ağrıdan sızıdan tutmaz elleri

Tepeden tırnağa şiir gülleri

Yiğidim aslanım burda yatıyor.

Uğur Mumcu'nun anısına...

1/23/2007

Günün Sözü

"Neler yapmadık şu vatan için! Kimimiz öldük; Kimimiz nutuk söyledik. . . "

Orhan Veli Kanık

1/19/2007

Atatürk ve 19 Sayısı , Nutuk'un Gizli Şifresi

Beyin cerrahı Dr.Muammer Yüksel ile biyofizik uzmanı Dr.Erhan Kızıltan,bir bilimsel araştırma için bir araya gelip çalişmaya başlar.Bu araştırma için gerekli olan bilgisayar programını Dr.Erhan Kızıltan yazar.
Programın çalışıp çalışmadığını denemek için o sırada bilgisayarda tam metni hazir olarak bulunan Atatürk'ün 15-20 Ekim 1927 tarihleri arasında CHP kongresinde okuduğu Büyük Nutuk'unu programa koyarlar.Bir süre sonra, program Nutuk'un içinde her kelimenin kaçar kez tekrarlandıgını ortaya çıkarır.
İki bilim adamı, ilk olarak Nutuk'da 19'ar kez tekrarlanan kelimeleri ilk kullanım >sıralarına göre bir araya getirerek bir metin ortaya çikarırlar.19 rakamı Atatürk'ün hayatında önemli bir yer tutmaktadır.
ÇÜNKÜ;
*Atatürk,19.yüzyılın bitmesine 19 yil kala 1881 de doğdu.1881 19'un 99 katı.
*1881, Rumi takvime göre 1297'ye denk gelir.1+2+9+7:19
*Selanik'de doğdu.Selanik sözcüğünün ''ebced'' (Arapça'da her harfin sayısal bir değeri oldugunu belirten hesap) hesabıyla değeri 171' dir.171 19'un 9 katıdır.
*Nüfüs kütüğünde sıra numarası 19'dur.
*Nüfus Cüzdanı numarası 999814'tü.Bu sayı 19'un 52 bin 621,789 katı.
*İstanbul Harp Okulu'na 1900'de kayıt oldu.1900 19'un 100 katıdır.Bu sırada yaşı 19'du.
*Harp Akademi'sine 57.inci devre olarak girmişdir.57 19'un 3 katı.
*Atatürk Harp Okulunu 20'nci olarak bitirdi.Subaylardan birisi yabanciydi.Bunedenle mezun olan 19'uncu subay oldu.
*Yüzbaşı olarak orduya katılış sırası 38'di.19'un iki katı.
*Çanakkale Savasları'nın zaferle sonuçlanmasında büyük rol oynayan 19.uncu tümeni kurdu.
*19 Mayıs 1915' de albay oldu.
*Komutanı olduğu alayin numarasıda 38' di.19'un 2 katı.
*Komutanı olduğu bir başka alayın numarası 57'ydi.19'un 3 katı.
*19 Mart 1916'da tuğgeneral oldu.
*19 Aralık 1904'de Yıldız Sarayı'na çağrıldı.
*19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkarak Kurtuluş Savaşını başlattı.O zaman 38 yaşındaydı.Yani 19'un 2 katı. *Atatürk'ü Samsun'a götüren Bandirma vapurunun 19 yolcusu vardı.
*Samsun'da 19 gün kaldı.
*4 Temmuz 1919'da Erzurum'a gitti.19 gün sonra 23 Temmuz'da Erzurum Kongre'sini topladı.
*4 Eylül 1919 Sivas Kongresi'nden 114 gün sonra 27 Aralık 1919'da Ankara'ya gitti.114 19'un 6 katı.
*Mili Mücadele'ye başlanması için komutanlariyla yaptiği konuşmanın tarihi 19 Kasim 1919'du.
*TBMM'nin kurulmasina 19 Mart 1920'de karar verdi.
*19 Eylül 1921'de mareşallik ve gazilik ünvanı aldı.
*Gençliğe Hitabe'de 19 cümle vardır.
*Mustafa Kemal Atatürk adında 19 harf var.
*Atatürk'ün Latife Hanım ile olan evliliği 912 gün sürdü.912 19'un 48 katı.
*10 Kasim 1938'de öldü.1938 19'un 102 katıdır.
*57 yil yaşadı.19'un 3 katıdır. Yaşamının ilk 19 yılında askerliğe hazırlandı.Ikinci 19 yılında asker olarak hizmet verdi.Üçüncü 19 yılında ise ülkenin kurtarıcısı ve devlet başkanı olarak görev yaptı.
*Öldüğünde yatağının altında bulunan otomatik silahta 19 mermi vardı.
*Cenaze namazı 19 Kasim 1938'de Dolmbahçe Camii'nde kılındı.
*Atatürk'ün ölümü üzerine silah arkadaşı İsmet İnönü'nün Türk Milletine yazdığı beyanname 19 cümledir.
*Cenazesinde çalınan Chopin'in cenaze marşının numarası 19'dur.Bu marşta 19 nota vardır.
*Miras olarak 19.000 lira birakmıştır.Yani 19'un 1000 katı.
*''Ne mutlu Türküm Diyene'' cümlesi 19 harfdir.
*''Istikbal Göklerdedir'' cümlesi de 19 harfdir.
*İstanbul Akaretler'de kaldığı evin numarası 19'dur.
İşte bu nedenle,NUTUK'da 19'ar kez tekrarlanan kelimelerden bir metin oluşturan Dr.Muammer Yüksel ile Dr.Erhan Kiziltan,Osmanlıca sözcükleri günümüz Türkçe'sine çevirir bazi eksik cümleleri,anlamını bozmayacak şekilde tamamlar.Sonuçta ortaya şu şaşırtıcı metin çıkar.
''TÜM SEÇKİN TEMSİLCİLER MİLLETE HİZMET ETMEK YERİNE GÖREVLERİNİ YERİNE GETİRMEMEKTEDİRLER. BUNLARIN KANUNLARA BİLFİİL UYMALARI GEREKTİĞİNİ BELİRTİNİZ.
ŞUNU SÖYLEYİNİZ:
YAKIN ZAMANA KADAR MEVCUT FAALİYETLERİ BAŞKA GÖZLE GÖRMEYE ÇABALAYANLAR ARTIK DURUMUN FARKINA VARMIŞLARDIR.KUMANDANLARIN (ASKERLER VE YÖNETİCİLER) HİZMET ETMELERİNE SİZ ENGEL OLUYORSUNUZ.OLAYLARI TAM OLARAK DÜŞÜNEN HER KİŞİ BUNUN NEDENİNİN HÜKÜMET OLDUĞUNU GÖRÜR.TÜM BAŞKANLIK SİSTEMİ BİZCE SUİSTİMAL EDİLMEKTEDİR.TOPLANACAK TARAFLAR SAYICA AZ OLSA BİLE AZAMİ SAYIDAKİ DÜŞMANIN KARŞISINDA DURMALIDIR.BU ÇAGRIYI YAPMASI GEREKEN YÜZBAŞILARDIR. BÜYÜK ŞEREFLİ CEPHE DÜŞÜNÜLMELİDİR.
Bu metin 2 bilim adamını çok şaşırtır.Çünkü günümüz Türkiye'si ile ilgili ipuçlari vermektedir.Bir başka deyişle Atatürk,100 yıl önceden Türkiye'de olup bitecekleri görmüş gibidir.Dr.Muammer Yüksel ve Dr.Erhan Kızıltan araştırmaları sırasında 19'ar kez tekrarlanan sözcükler de bulur.Bu sözcüklerle oluşturdakları metin ise,Türkiye'deki bölücülük hareketinin ne aşamaya geldiğini 100 yıl önceden gösterir gibidir.
''MAKSADIN ANLAŞILIYORDU.TARİHİ VİLAYETİN AHALİSİNİ BÖLÜP DİYARBAKIR KÜRT DEVLETİNİN KURULMASINA YOL AÇMAK. MEMLEKETİN İÇİNDE BULUNDUĞU DURUM KESİNLİKLE BİRİSİNİN DURUMA MÜDAHALE ETMESİNİ GEREKTİRECEKTİR. İÇİNDE BULUNULAN SOMUTSUZ KOŞULLAR GEREĞİNCE BAĞIMSIZ GRUPLAR HAREKETE GEÇECEKTİR.YİRMİ VAKİT SONRASINDA BU DEĞERLENDİRMEYİ KİM YAPACAK VE EYLEME GEÇECEKTİR.
Bu metinde yer alan ''YİRMI VAKİT'' ifadesini ilgi çekici bulan iki bilim adami bir arastirma yapar.Vardıkları sonuç şaşırtıcıdır.Güneydoğu'da bir Kürt devleti kurmak için yola çıkan Abdullah Öcalan PKK'yı 1978'de kurmuştur.Öcalan 1999'da yakalanmıştır.Bir başka deyişle eylemlere başladığı yil ile yakalandığı yıl arasında 21 sene vardır.Bu da Atatürk'ün ''YİRMİ VAKİT'' deyimine uygun bir zamandır.İki bilim adamının yorumuna göre,bu 20 vakit dolmuştur.Ve ülkenin bölünmesini engellemek için eyleme geçilmesi zamanı gelmiştir.Nutuk'u iki bölüm halinde kitaplaştırıldığını göze alan Dr.Muammer Yüksel ile Dr.Erhan Kızıltan,kitabın 'belgeler' bölümünde de 19'ar kez geçen sözcükleri arayıp bulur ve yeni bir metin ortaya çıkarır.
''DÜŞÜNDÜKLERİNİ AÇIKÇA SÖYLEYEN PEK ÇOK KİŞİNİN ORTAK FİKRİ;HÜKÜMETİN BUGÜN DÜNYAYA YAKIN DURMASININ ASIL NEDENİNİN SEÇİMLE KENDİLERİNE VERİLEN GÜCÜ KULLANARAK SİSTEME RESMEN AYKIRI FİKİRLERİ UYGULAMAYA ÇALIŞMASIDIR.GERÇEKYÜZÜ BELLİ OLMAYAN AZINLIKTA OLAN YÖNETİM MERKEZİ, GERÇEK YÖNETİMİN,ANKARA'NIN DİKKATİNİ ÇEKMEK ZORUNDADIR.RÜŞVETCİ VALİLERİN (YÖNETİCİLER) CUMHURİYET İLKELERİ YERİNE KENDİ ÇIKARLARINA YÖNELMELERİ MÜDAHALEYİ GEREKTİRİR.''
Dr.Muammer Yüksel ile Dr.Erhan Kızıltan bu son metni günümüz Türkiye'sini anlattığını düşünüyor.İki bilim adamı bu çalışmayı kitap haline getirdi.'Neden Kitap'tan çikan ve ''NUTUK'DAKİ GİZLİ HİTABE'' adını taşıyan kitabın önümüzdeki günlerde epey tartışma yaratacağı ortada.Çünkü kitapta Atatürk'ün Gençliğe Hitabe'sinin hangi anlama geldiği ve hitabedeki uyarıların hangi zaman diliminde geçerli olacağı da yine 19 formülü ile açıklanıyor.
Sonuç olarak;
ZAMANININ İLERİSİNDEKİ ADAM OLARAK NİTELENEN ULU ÖNDER MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN 100 YIL ÖNCE YAZDIĞI NUTUK,GÜNÜMÜZ TÜRKİYE'SİNİN İÇİNDE BULUNDUĞU DURUMU ÇOK NET OLARAK ORTAYA KOYUYOR.