12/01/2006
11/30/2006
Son kez omuz omuza
Mexico City'de 200 metre finali koşulmuş. Amerikalı (siyah) atletler Tommie Smith ile John Carlos birinci ve üçüncü gelirken, ikinciliği Avustralyalı (beyaz) Peter Norman kazanmış.
Madalya töreni için bekledikleri sırada, Carlos, Peter Norman'ın yanına gelerek sormuş: - İnsan haklarına inanıyor musun?
- Evet, inanıyorum .
- Peki ya Tanrı'ya?
- Bütün kalbimle...
Bunun üzerine, iki siyah atlet kafalarındaki eylem planını açıklamışlar, Norman tereddütsüz katılmış:
- Ben eyleminizi destekleyeceğim, bana ne yapmam gerektiğini söyleyin!
İlk defa, o günler için müthiş bir provokasyon hatta devrim sayılacak bir eylem planlıyor iki genç adam:
Amerika'daki ırk ayrımcılığını ve siyahlara reva görülen fakirliği ve ikinci sınıf vatandaşlığı protesto edecekler...
Ama nasıl? Fikir Norman'dan geliyor: bir çift siyah deri eldiven buluyorlar, sağ tekini Tommie, sol tekini John eline geçiriyor; fakirliği sembolize etmek için çıplak ayakla kürsüye çıkıyorlar, başları kederle öne eğik, sıkılı yumruklarını havaya kaldırıyorlar.
Önlerinde duran beyaz atlet Peter Norman da, dayanışmasını göstermek için kalbinin üstüne 'İnsan Hakları İçin Olimpiyat Projesi Hareketi'nin kokartını iğneliyor.
Amerikan milli marşı çalarken plan icra ediliyor ve eylem koyuluyor. Ve tabii dünya birbirine giriyor. Amerika ayağa kalkıyor. Olimpiyatlar bile gölgede kalıyor, dünya gazeteleri yumrukları havada siyah atletlerin fotoğrafını birinci sayfadan veriyor...
Amerikan Olimpiyat Komitesi iki siyahın spor kariyerini o saniye bitiriyor. Eylem amacına ulaşmış, Amerika'daki zenci azınlığın durumu dünya gündemine girmiştir.
Smith ve Carlos spor hayatlarını (ve buna bağlı olarak geleceklerini) feda etmişler ama dünya tarihine geçmişlerdir.
Dünyadaki yüz milyonlarca ezilmiş siyahın ilahı haline gelmişlerdir. Peki ya Avustralyalı beyaz Peter Norman?
Meslektaşım Aynur'un anlattığına göre, Norman'ın da hayatı kararmış. Tommie Smith diyor ki:
"Peter, bir beyazdı. O günlerde siyahların haklarını savunma cesareti gösteren, onurlu ve belkemiği sahibi beyaz çok azdı. Peter, Avustralya'ya döndüğünde kimse yüzüne bakmadığı gibi, herkes tarafından yargılandı. Onun da atletizm kariyeri bitti, spor çevrelerinden dışlandı. Tehditler, işsizlik ve tecrit nedeniyle öyle sıkıntılı günler yaşadık ki, üçümüzün de ilk evliliği sona erdi."
Avustralya Devleti Norman'ı ölene kadar affetmemiş ama... Norman intikamını mezara götürmüş: 1968 Olimpiyatları finalinde ikinci olurken kırdığı 200 metre Avusturalya rekoru hâlâ, 38 yıl sonra kırılamamış.
Ölene kadar süren 'eylem kardeşliği' İki amerikalı ve bir Avustralyalı 'lanetli' atletin o gün başlayan 'eylem kardeşliği' ve dostlukları ömür boyu sürmüş. Aradan geçen 38 yıl boyunca, yazışmışlar, buluşmuşlar, görüşmüşler. Ta, geçen hafta, Peter Norman evinin bahçesinde kalp krizi geçirip 64 yaşında ölene kadar.
Ve şimdi, aşağıdaki fotoğrafa iyi bakın:
Melbourne'de yapılan cenaze töreni.
'Onurlu beyaz atlet' Peter Norman'ın tabutu, Tommie Smith (solda) ve John Carlos'un omuzlarında!
Son kez omuz omuza...
Madalya töreni için bekledikleri sırada, Carlos, Peter Norman'ın yanına gelerek sormuş: - İnsan haklarına inanıyor musun?
- Evet, inanıyorum .
- Peki ya Tanrı'ya?
- Bütün kalbimle...
Bunun üzerine, iki siyah atlet kafalarındaki eylem planını açıklamışlar, Norman tereddütsüz katılmış:
- Ben eyleminizi destekleyeceğim, bana ne yapmam gerektiğini söyleyin!
İlk defa, o günler için müthiş bir provokasyon hatta devrim sayılacak bir eylem planlıyor iki genç adam:
Amerika'daki ırk ayrımcılığını ve siyahlara reva görülen fakirliği ve ikinci sınıf vatandaşlığı protesto edecekler...
Ama nasıl? Fikir Norman'dan geliyor: bir çift siyah deri eldiven buluyorlar, sağ tekini Tommie, sol tekini John eline geçiriyor; fakirliği sembolize etmek için çıplak ayakla kürsüye çıkıyorlar, başları kederle öne eğik, sıkılı yumruklarını havaya kaldırıyorlar.
Önlerinde duran beyaz atlet Peter Norman da, dayanışmasını göstermek için kalbinin üstüne 'İnsan Hakları İçin Olimpiyat Projesi Hareketi'nin kokartını iğneliyor.
Amerikan milli marşı çalarken plan icra ediliyor ve eylem koyuluyor. Ve tabii dünya birbirine giriyor. Amerika ayağa kalkıyor. Olimpiyatlar bile gölgede kalıyor, dünya gazeteleri yumrukları havada siyah atletlerin fotoğrafını birinci sayfadan veriyor...
Amerikan Olimpiyat Komitesi iki siyahın spor kariyerini o saniye bitiriyor. Eylem amacına ulaşmış, Amerika'daki zenci azınlığın durumu dünya gündemine girmiştir.
Smith ve Carlos spor hayatlarını (ve buna bağlı olarak geleceklerini) feda etmişler ama dünya tarihine geçmişlerdir.
Dünyadaki yüz milyonlarca ezilmiş siyahın ilahı haline gelmişlerdir. Peki ya Avustralyalı beyaz Peter Norman?
Meslektaşım Aynur'un anlattığına göre, Norman'ın da hayatı kararmış. Tommie Smith diyor ki:
"Peter, bir beyazdı. O günlerde siyahların haklarını savunma cesareti gösteren, onurlu ve belkemiği sahibi beyaz çok azdı. Peter, Avustralya'ya döndüğünde kimse yüzüne bakmadığı gibi, herkes tarafından yargılandı. Onun da atletizm kariyeri bitti, spor çevrelerinden dışlandı. Tehditler, işsizlik ve tecrit nedeniyle öyle sıkıntılı günler yaşadık ki, üçümüzün de ilk evliliği sona erdi."
Avustralya Devleti Norman'ı ölene kadar affetmemiş ama... Norman intikamını mezara götürmüş: 1968 Olimpiyatları finalinde ikinci olurken kırdığı 200 metre Avusturalya rekoru hâlâ, 38 yıl sonra kırılamamış.
Ölene kadar süren 'eylem kardeşliği' İki amerikalı ve bir Avustralyalı 'lanetli' atletin o gün başlayan 'eylem kardeşliği' ve dostlukları ömür boyu sürmüş. Aradan geçen 38 yıl boyunca, yazışmışlar, buluşmuşlar, görüşmüşler. Ta, geçen hafta, Peter Norman evinin bahçesinde kalp krizi geçirip 64 yaşında ölene kadar.
Ve şimdi, aşağıdaki fotoğrafa iyi bakın:
Melbourne'de yapılan cenaze töreni.
'Onurlu beyaz atlet' Peter Norman'ın tabutu, Tommie Smith (solda) ve John Carlos'un omuzlarında!
Son kez omuz omuza...
11/21/2006
2007 Resmi Tatil Günleri
TATİL GÜNÜNÜN İSMİ | SÜRE | AY | GÜN
----------------------------------------+-------+-----------+----------
Yılbaşı |1 gün | 1 OCAK | Salı
----------------------------------------+-------+-----------+----------
Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı | 1 gün | 23 NİSAN | Çarşamba
----------------------------------------+-------+-----------+----------
Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı | 1 gün | 19 MAYIS |Pazartesi
----------------------------------------+-------+-----------+----------
Zafer Bayramı | 1 gün |30 AĞUSTOS |Cumartesi
----------------------------------------+-------+-----------+----------
Ramazan Bayramı Arefesi |1/2 gün| 29 EYLÜL |Pazartesi
----------------------------------------+-------+-----------+----------
Ramazan Bayramı |1. gün | 30 EYLÜL | Salı
----------------------------------------+-------+-----------+----------
Ramazan Bayramı |2. gün | 1 EKİM | Çarşamba
----------------------------------------+-------+-----------+----------
Ramazan Bayramı |3.gün | 2 EKİM | Pperşembe
----------------------------------------+-------+-----------+----------
Cumhuriyet Bayramı |1. 5 gün | 28 EKİM | Salı
| | 29 EKİM | Çarşamba
----------------------------------------+-------+-----------+----------
Kurban Bayramı Arefesi |1/2 gün| 7 ARALIK | Pazar
----------------------------------------+-------+-----------+----------
Kurban Bayramı |1. gün | 8 ARALIK |Pazartesi
----------------------------------------+-------+-----------+----------
Kurban Bayramı |2. gün | 9 ARALIK | Salı
----------------------------------------+-------+-----------+----------
Kurban Bayramı |3. gün | 10 ARALIK | Çarşamba
----------------------------------------+-------+-----------+----------
Kurban Bayramı |4. gün | 11 ARALIK | Perşembe
11/19/2006
11/10/2006
11/08/2006
Bülent Ecevit
Türkiye'nin siyasi yaşamına tam elli yılını harcamış Bülent Ecevit'te
aramızdan ayrıldı.Aynen Süleyman Demirel gibi Türkiye'de yaşayan tam üç kuşağın bir şekilde hayatında var olduğu gibi farklı saflarda olsalarda.
Krizleri,ihtilalleri,felaketleri onların yönetiminde olduğu zamanlarda sık yaşadı bu üç kuşak.
Dürüst ve erdem sahibi olmayanların egemen olduğu politika dünyamızda
aslında bu niteliklerin doğal olması gerekirken,sahip olunduğu için ayrıcalık yarattığı ülkemde değer kazandı Bülent Ecevit ismi.
Haklı olarak kazandığı ''Kıbrıs Fatihi'' lakabını son başbakanlık döneminde çizdiği
aciz ve yorgun tablo ile yıprattı.Zamanında bırakmasını bilseydi diğerlerinin de yapamadığı gibi veya ikinci adamını yetiştirebilseydi merhum, çok daha büyük katkıları olurdu Türkiye'ye Amerika'nın terörist başını
hediye etmesinden başka.
Sağlığında hakkında ileri geri konuşanlar şimdi Ecevitçi olup çıkacak bir Türkiye klasiği olarak.
Dürüst ve ilkeli bir politikacıydı.Laikliğin ve cumhuriyetin tarafındaydı,Atatürkçüydü.
Sanatçıydı bu yüzden ince ruhluydu, kibardı.
Bir dönem Türkiye'de insanların çocuklarının adını bile vereceği kadar sevilmişti sonuç olarak.
Bazılarımızın dedeleri, babaları yıllarca oylarını ona verdi.Hasta yatağında bile yıllarca peşinden koştuğu ''köykent projesi''için destek istedi başbakandan.
Hiç bir zaman şaibeler ile anılmadı.Halkın içinde oldu hep,en büyük mal varlığı kitaplarıydı.
Örnek bir kişiliği vardı umarım ülkemde onu örnek alacak politikacılar çıkar...
Takalar
Takalar geçiyor allı yeşilli
Takalar geçiyor dümenleri lazlı
Takalar geçiyor en nazlı
Yelkenlilerden de güzel
Güvenli sularda işsiz dönenen
Gezi yelkenlilerinden çok duyarak denizi
Takalar geçiyor enginlere
Yamalı göğsünü gere gere
Takalar geçiyor yükle yürekle
Takalar geçiyor emekle dolu
Günlük güneşlik kıyılardan kopmuş
Denizlerde Anadolu
Bülent Ecevit
11/05/2006
Barış Manço-Cem Karaca Düeti
Türk müzik dünyasının iki büyük ustası Barış Manço ve Cem Karaca'nın birlikte söyledikleri '' Uzun İnce Bir Yoldayım '' şarkısı görüntüleri...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)