2/02/2010

İstanbul da Sabırlı Olmak



İstanbul hakkında yazılan külliyata bakıldığında alışagelmiş bir çok klasik söylem vardır.

Zihinlerde yer edenlerden bazılarını şöyle bir sıralarsak; tarih boyunca farklı medeniyetlerin merkezi olduğu gibi, bir çok farklı kültürü barındırdığı ve harmanladığı gibi, adıgeçen çok kültürlü yapının halen günümüzde süregeldiği gibi tanımlar ile karşılaşırız.

Bu söylemleri çoğaltmakla beraber tamamının da doğru olduğu gerçektir. Altmışlarda ülkemizde sanayinin patlama yapmasıyla taşı toprağı altın kabul edilen bu şehir, her geçen gün karmaşanın, düzensizliğin ve her türlü suçun gelişme ve genişleme merkezi olmaya başlamıştır.

Çalışma hayatının kalbinin İstanbul da atması, teknolojik imkanların da gelişimiyle nitelikli olsun olmasın her seviyede insanın para kazanma fırsat ve olasılığının yüksek olması durumu şehrin bozulmasının nedenlerindendir önde gelenidir.

Yoğun göç alan İstanbul, plansız olarak kendi yerleşim lokallerini yaratmış ve bu lokasyonlara özgü sosyal hayat tarzlarının ortaya çıkmasıyla birlikte şehrin merkezi ve merkezi etrafında yaşayan insanlar arasında büyük farklılaşmalar meydana gelmiştir.

Elli yıl önce yapılması gereken altyapı ve ulaşım faaliyetlerinin doksanlarda yapılma gayreti, bunun sonucu şehrin şantiye alanına dönüşmesi ve beraberinde trafik akışlarında yaşanan kaos, İstanbul’u yaşanmaz bir şehir haline getirmiştir.

Yerel yönetimlerin sevk ve idare usullerinde son onbeş yılda yaşanan değişimler İstanbul’un çehresine olumlu katkılar sağlamakla birlikte her dönem belli bir mentalitenin şehrin idaresine egemen olması, çağdaş yönetim anlayışına sekte vurmakta ve belli anlayışa sahip organizasyonlara avantaj ve fayda sağlamaktadır. Sıraladığım bu durumların varlığı geçmişe olan özlemi her geçen gün daha da artırmaktadır.

Beşeri ve sosyal ilişkilerin izole sosyal yaşam alanlarında sınırlanan hayatlar ile ikame olduğu, toplu tüketimin en şuursuzca yapıldığı alışveriş mabedlerinin mantar gibi çoğaldığı fotokopi hayatlar beraberinde mutsuzluğu, tatminsizliği ve sürekli bir arayışı getirmektedir.

Pimi çekili bombalar, serseri mayınlar gibi yüzlerce insanın patlamaya hazır halde etrafa dolaştıklarını düşünmekteyim. Keza hergün gazetelerin üçüncü sayfalarında çıkan cinayet, hırsızlık, gasp ve tecavüz haberleri bu düşüncemi desteklemektedir. Çözüm yapısal sorunları temelinden düzenlemekle ilintilidir. Bunun içinde ciddi analiz ve yasal düzenlemeler gerekmektedir.

Kısa vade de sorunların çözümüne imkan olmaması bizlerin sabır yetilerimizi geliştirmemizi gerekli kılmaktadır gibi görünüyor.

Yukarıda çektiğim fotoğraf, dünyanın en güzel kenti İstanbul da en çok kullandığımız aracı hatırlatmak için kullanılmıştır.