2/18/2009

Egemen ve Rüzgar'lı Günlerde Anılar ve Gazanfer Özcan

Geride bıraktığımız senelerin her daim en kısası olan şubat ayının da yarısını geçtik. Son iki günün bizim için en büyük gelişmesi Egemen ve Rüzgar’ın gece uykularına kendi başlarına yataklarında Hale ve benim fazla müdahalesi olmadan geçiş yapması oldu şüphesiz. Umarım bundan sonrada kendi kendilerine uykuya geçebilirler.
Egemen Rüzgar’a göre zorlanıp biraz daha fazla bağırsada bir süre sonra gelen giden olmayınca mecburen uykuyu geçti. Bakalım bundan sonraki süreci hep beraber göreceğiz.
Kendi başına uyumamak konu başlığı altında aklıma ilk gelenler, ben uyuyuncaya kadar bir süre anneanemin bana eşlik etmesidir.
1979 yılında Ankara’ya taşındığımızda malum ülkenin en karışık dönemleriydi. Daha altı yaşında olmama rağmen güvenli bir ortamda olmadığımızın farkındaydım. İstanbul’daki evimiz karakolun tam karşısında olması itibariyle kendimi daha güvenli hissediyor ve buna karşılık hiç bir bilmediğim bir şehrin bir semtinde evin oturma odasına göre daha arka tarafında kalan odasında tek başına uykuya dalmak bana çok kolay gelmiyordu açıkçası. Tabi hayatımın her döneminde olduğu gibi yine rahmetli anneannem yardımıma koşuyor ve uykuya dalana kadar bana eşlik ediyordu.
Dün akşam bir usta sanatçıyı daha kaybettik . Yeni jenerasyonun Avrupa Yakası dizisinin Tahsin Babası olarak bildiği fakat otuzlu yaşlar ve üstündekilerin Kuruntu Ailesinin reisi Hüsnü Kuruntu olarak tanıdığı Gazanfer Özcan hayatının son döneminde bile çalışarak daha doğrusu devlete olan vergi borçlarını ödeyebilmek için çalışması gerektiğinden belkide aşırı yorgunluğun da etkisiyle aramızdan ayrıldı.
Tek kanallı TRT yıllarının aklımızda kalan keyifli dizileriden biriydi Kuruntu Ailesi. Dizinin çoğu kişi tarafından beğenilmesinin sebebi usta tiyatrocuların rol almasıydı diye düşünüyorum.
Aslında bu düşüncem her dönem televizyonlarda yer alan diziler içinde geçerli. Tiyatrooyuncularının yer aldığı diziler her zaman toplum tarafından beğeni ile takip ediliyor.
Örnek geçen sene aramızdan ayrılan Savaş Dinçel’in oynadığı Ekmek Teknesi dizisi, yine uzun yıllar TRT de izlediğimiz Bizimkiler , Ferhunde Hanımlar gibi diziler. Bunun nedeni ise ortaya konan oyunculuğun çok daha inandırıcı ve insanlara sıcak gelmesidir.
Kuruntulu olmak, olmamış ama olabilecek bir durum karşısında önceden evham yapmak, karamsarlığın bir başka tipi, bende biraz böyleyim sanırım işte Hüsnü Kuruntu karakterinde kendimden bir parça bulmam, belkide bu diziyi özellikle de Gazanfer Özcan’ı sevmemdeki etkendi ve ölümü üzerine hissettiğim üzüntü.
Hayatım boyunca hiç yüz yüze gelmediğim , gelsem bile tanımadığım birinin kaybına duyulan üzüntü duygusu nasıl tanımlanır bilmiyorum. Aynı duyguyu Barış Manço ve Kemal Sunal’ın ölümlerinde de hissetmiştim.
Hüsnü Kuruntu’nun heyecan ve panik içinde ordan oraya ağır ağır ve yaylanarak koşması, gözlüğünün üstünden attığı bakışlar, çalmaya uğraştığı kanun, yanlış anlamadan kaynaklanan komik durumlar, kızkardeşi ile atışmaları aklımda kalanlar.
Belkide çocukluğumdan kalan figürlerin yıllar ilerledikçe bir bir azalması hiç tanımadağım birinin ölümüne duyduğum üzüntünün nedenidir.