5/22/2013

Kütüphanem





2013 yılı mayıs ayı itibariyle kütüphanem de bulunan kitaplarımı paylaşmaya ve bu sayede de bir şekilde kitaplarımı liste şeklinde kayıt altına almaya karar verdim. Listeyi onar onar arka kapak yazıları dahilinde paylaşacağım.
Umarım bir gün bu liste ilk etapta 1000 adete sonra da daha fazlasına ulaşır.

1* Küllerin Mirası ( Bir CIA Tarihi) -
Tim Weiner (2007)

Amerika 11 Eylül saldırılarından yıllar sonra bile hâlâ birinci sınıf bir casus servisinden yoksun. New York Times yazarı Tim Weiner yeni kitabıyla Amerika'nın güvenini asla hak etmemiş temelleri dayanıksız bir organizasyon olan CIA'yi itham ediyor.

Son altmış yıldır CIA, kötü siciline rağmen korkunç şöhretini korumayı başardı. Dünyayı anlamaktaki kabiliyetsizliği savaşlara yol açtı ve Beyaz Saray'ın temellerini çürüttü. Kendi gücünü korumak için başkanlara, yasa koyuculara ve Amerikan halkına masal okudu.
Küllerin Mirası 2. Dünya Savaşı'nın son yıllarından Irak'taki savaşa kadar CIA tarihini ele alıyor. Önemli bir kısmı CIA arşivlerinden olmak üzere 50 binden fazla belge ve her on yıllık süreçlerde İstihbarat Servisi'nin başkanı dahil yüzlerce CIA ajanı ile yapılmış röportajlar. Bu kitaptaki her şey kayıtlara dayanıyor. Ne isimsiz bir kaynak ne de imzasız bir alıntıya rastlayabilirsiniz.

Gündeme bomba gibi düşeceği kuşkusuz şok edici açıklamalarla Tim Weiner masalların ardındaki gerçeği sorguluyor: Amerika'nın en ünlü istihbarat servisi yıkılmaya yüz tutmuş durumda ve hataları ulusal güvenliği derinden sarsabilir. (Tanıtım Yazısından)

2* Işık Bahçeleri - Amin Maalouf (1993)

Çağdaşımız Mani...Hoşgörü peygamberi Mani....

Amin Maalouf diğer romanlarında olduğu gibi yine bir karakterin yaşamı üzerinden dünyaya açılarak yapıtını kuruyor. Mani'nin inancı ve öyküsü Hıristiyanlık çağının şafağında, İsa'nın ölümünden iki yüz yıl sonra başlar. Bizim çağımızın da kahramanı olabilecek Mani, yaşam öyküsüyle, son nefesine kadar savunduğu inancının oluşturduğu kişisel tarihiyle, o dönemden yani 2. yüzyıldanberi hala varolan politik sorunlara da işaret etmiş oluyor.

Mani'den bugüne, "sanat ve coşku kaynağı olan kitaplarından, bağışlayıcı dininden, coşkulu arayışlarından, insan, doğa ve tanrısallık arasında uyum isteyen çağrısından geriye " çok az şey kalmış olsa da; bağnazlık ve iktidar hırsı yapıtını yok etmeye çalışsa da Amin Maalouf onun Aydınlıklar'a açılan inancını ele alıyor ve Mani'nin öyküsüyle bugüne "ışık" tutuyor.Çağın getirdiği felaketleri öngörmeyi nasıl öğrenebiliriz? (Arka Kapak)

3* Ekonomi üzerine Hemen Her Şey -
John Kenneth Galbraith Nicole Salinger (1998)
Harvard Üniversitesi'nin ünlü ekonomi profesörü John Kenneth Galbraith, "Küreselleşme" ve "Özelleştirme" sloganlarıyla, sosyalizmin çöküşü kapitalizmin zaferiymiş gibi sunulmak istenen toplum ve ekonomik düzen anlayışının temelindeki "serbest pazar" savının geçersizliğini ortya koyarak insanlığı uyarma görevini yerine getiren bilim adamlarından biridir.

Galbraith'in "Ekonomi Üzerine Hemen Herşey" adlı kitabının ana görüşü "serbest pazar" savının boşluğu olduğundan ikinci basımına, "Pazar Ekonomisi Masalı ve Gerçekler" üst başlığını ekledik. Prof. Dr. Özer Ozankaya'nın çevirisiyle bu önemli kitabı okurlarımıza sunuyoruz. (Arka Kapak)

4* Yüzüklerin Efendisi -
 J.R.R. Tolkien (1954)

Dünya ikiye bölünmüştür, denir Tolkienın yapıtı söz konusu olduğunda: Yüzüklerin Efendisini okumuş olanlar ve okuyacak olanlar. 1997 ile birlikte, çok sayıda Türkiyeli okur da "okumuş olanlar" safına geçme fırsatı buldu. Kitabın Türkçe basımı Yüzüklerin Efendisine duyulan ilginin evrenselliğini kanıtladı. 

Yapıtın bu başarısını taçlandırmak için üç kısmı bir araya getiren bu özel, tek cilt edisyonu sunuyoruz. Hem hâlâ okumamış, "okuyacak olanlar" için, hem de bu güzel kitabın kütüphanenizde gelecek kuşaklara devrolacak kadar kalıcı olması için... 

Yüzüklerin Efendisi yirminci yüzyılın en çok okunan yüz kitabı arasında en başta geliyor; bilimkurgu, fantazi, polisiye, best-seller ya da ana akım demeden, tüm edebiyat türleri arasında tartışmasız bir önderliğe sahip. Bir açıdan bakarsanız bir fantazi romanı, başka bir açıdan baktığınızda, insanlık durumu, sorumluluk, iktidar ve savaş üzerine bir roman. bir yolculuk, bir büyüme öyküsü; fedakarlık ve dostluk üzerine, hırs ve ihanet üzerine bir roman. (Arka Kapak)

5* Osmanlı Barışı – İlber Ortaylı ( 2003 )

İlber Ortaylı’nın Osmanlı ekseninde geliştirdiği tarihçilik çizgisinden bir demet. Kitapta “Osmanlı Barışı” merkezde olmak kaydıyla Osmanlı aydınından hoşgörüyle, Türk aile yapısı ve son asırda uğradığı dejenerasyonun boyutlarından Osmanlı saraylarının 19. yüzyılda geçirdiği değişimlere; medresenin son güneşi dediği Cevdet Paşa’nın Avrupa tarihini nasıl okuduğundannzimat’ın tarikatlara bakışına ve nihayet tarihten gelen marazi taraflarımızın yoğun olarak analiz edildiği çok yönlü bir çaba ile karşılaşacaksınız. Tarihçiliği sürekli yapılan bir antrenmana benzeten Ortaylı’nın, tarihin şaşırtıcı uçlarına açtığı yeni menfezleri olarak da görebilirsiniz Osmanlı Barışı’nı.

"Osmanlı Barışı (Pax Ottomana) şüphesiz bir sistemin adıdır ve son yıllarda Roma barışı (Pax Romana) gibi çok kullanılmaya başlanmıştır. Şunu söylemek gerek ki bu bir abartma tabir değildir, yanlış da değildir. Tarihin bir döneminde, Osmanlı İmparatorluğu′nun özellikle Balkanlar ve Ortadoğu’da kendini ortaya koymasıdır. Bugün Doğu dünyasında uluslar sorunun kökleri Osmanlı devrine gidiyor. Çözümsüzlükler kadar çözüm ümidi de Osmanlı devrine gidiyor.

İstanbul’un fethi ve II. Mehmed’in (Fatih) idaresi ile Osmanlı barışının temelleri atılmıştır. Osmanlı yeni dünya şartlarına intibak eden ve uluslaşmaya geçişi sağlayan son imparatorluktur. Yerel kültürleri yok eden koloni imparatorluklarının aksine (İngilizler Hindî sınıfını, Fransızlar Mağrib Arab medeniyetini yok ettiler) Osmanlı İmparatorluğu yerel kültürleri ve küçük hakları da ulus çağına taşımıştır. 

Bu kitapta değişik başlıklar altında Osmanlı Barışı’nın izlerini göreceksiniz. (Arka Kapak)

6* Aşırı Gürültülür ve İnanılmaz Yakın – Jonathan Safran Foer (2008)

11 Eylül’de babasını kaybeden Oskar, birkaç sene sonra mavi bir vazonun içinde bir anahtar bulur… Anahtar babasına aittir ait olmasına da, New York şehrindeki 162 milyon kilitten hangisini açmaktadır?
Amerikalı yazar Jonathan Safran Foer, Günther Grass’ın Teneke Trampet’inden, Paul Auster’ın Ay Sarayı’ndan ve Italo Calvino’nun yazınındaki muzip dinamizmden izler taşıyan Aşırı Gürültülü ve İnanılmaz Yakın’da insanlık deneyimini şaşırtıcı tesadüfler, derin acılar, büyük yalnızlıklar, iç içe geçmiş hayatlar ve sınırsız bir yaşama sevinci merceğiyle konu ediyor. Amerika’da büyük ilgi gören ve ses getiren roman, akıcı dili, zengin anlatımı ve çığır açan tekniğiyle içinde yaşadığımız zamanların bir klasiği.

“Azıcık öpüşebilir miyiz?” dedim.

“Pardon?” dedi ama yüzünü geri çekmedi. “Benim sizden hoşlandığım gibi, sizin de benden hoşlandığınızı görebiliyorum.” “Bence iyi bir fikir değil bu,” dedi. Hayal kırıklığı 4. Neden, diye sordum. “Çünkü ben kırk sekiz yaşındayım, sen ise on iki,” dedi. “E?” “Ve evliyim.” “E?” “Ve seni tanımıyorum bile.” “Beni tanıyormuşsunuz gibi gelmiyor mu size yani?” Yanıt vermedi. “Kızaran, gülen, dine inanan, savaş açan ve dudaklarıyla öpüşen tek hayvan, insandır,” dedim. “Yani bir bakıma, ne kadar çok dudaktan öpüşürsen o kadar çok insansın demektir.” “Ya daha çok savaş açarsan?” Bu sefer yanıt veremeyen bendim. “Sen tatlı bir çocuksun,” dedi. “Delikanlı,” diye düzelttim. “Ama bence bu, iyi bir fikir değil.” “İyi fikir olmak zorunda mı?” “Bence zorunda.”
“Hiç değilse bir resminizi çekebilir miyim?”

Aşırı Gürültülü ve İnanılmaz Yakın, kayıplara, arayışlara, insan ilişkilerine, yalnızlığa, kalabalıklara, acıya ve coşkuya, içinde yaşadığımız şehirlerin labirentlerine, asla adresine ulaşamayan mektuplara, gece yarısı anlatılan masallara, rüyalara ve gerçeklere, söylenen ve asla söylenememiş sözlere dair çarpıcı, eğlenceli, sürprizli ve birazcık da sihirli bir roman. (Arka Kapak)

7* İş Hayatında Performansı Üç Yasası – Steve Zaffron & Dave Logan (2009)

Bu kitabı okusanız ve bunu hızla yapsanız iyi olur, çünkü kuruluşunuzun geleceğinin anahtarı bu satırlar arasında gizli. Dr. Clotaire Rapaille ( Çoksatan The Culture Code kitabının yazarı.)
Çığır açan performansın şifrelerini sonuna kadar deşifre ediyor. Farklı işlerde kazanılan özel başarıların hikâyesini okuyarak, bu şifrelerin yadsınamaz olduğunu göreceksiniz. Yeni kuşak yöneticiler ve liderler için zorunlu bir okuma.- Bob Young (Lockheed Corporation'ın eski başkanı)

Bu kitap, ne yaptığımızı göremediğimiz ve gerçekten nelerin olup bittiğini saptayamadığımız zamanlar için kusursuz bir anımsatıcı. Performansın Üç Yasası, derin sonuçlar yaratacak düşünce ve teknikler sunarak hedefi on ikiden vuruyor. -David Allen, (Getting Things Done kitabının yazarı)

Bu üç değişmez yasayı özümsemeniz, sınırlarınızın ötesinde bir performans sergilemenizi sağlayacak. Kusursuz muhakeme, berrak bir dil, ikna edici örnekler... Sihirli denebilecek kadar aydınlatıcı bir okuma...-Chris Argyis (Harvard Üniversitesi İşletme profesörü)
(Tanıtım Bülteninden)

8* Destina - Mine G.Kırıkkant (2008)

Bu romanda yazılı herşey doğru, hiç bir şey gerçek değildir …
Henüz yaşanmamış yakın bir geleceği anlattığı Destinada "Bu romanda yazılı her şey doğru, hiçbir şey gerçek değildir" diyor Mine G. Kırıkkanat.

Bu yakın gelecekte, İstanbul Küresel Yönetişimin idaresine geçmiş, Türkler de göç ettikleri farklı ülkelerde asimilasyona uğramıştır. Haç ile Hilalin savaşı sona ermiş, yerini Hıristiyanlığın mezhep çatışması almıştır. Bu savaşın galibini, Romanın ilk Hıristiyan imparatoru ve Konstantinopolisi başkent yaparak Hıristiyanlığa armağan eden Büyük Konstantinin soyundan gelen bir vârisin bulunması ya da tam tersi ortadan kaldırılması belirleyecektir. Konuya ve bölgeye hâkim olmaları nedeniyle seçilen üç Türk ajan, rüyaların izinden giderek çıktıkları zaman yolculuğunda kıyasıya bir mücadelenin tam ortasında bulacaklardır kendilerini. 

Soluk soluğa bir maceranın film kareleri gibi aktığı, müthiş bir hayal gücünün ürünü Destina, okurun elinden bırakamayacağı ve uzun süre etkisinden kurtulamayacağı son derece çarpıcı bir roman.

Ama gerçek, ergeç doğrulanır. 
(Arka Kapak)


9* Karikatürler-1 – Selçuk Erdem (1997)

Selçuk Erdem'in hazırladığı karikatür kitabı.

10* Musa'nın AKP'si – Ergün Poyraz (2007)

Yazdığı her kitap olay olan Ergün Poyraz bu kitabı ile de AKP'yi sallayacak. Daha önce Refah Partisi ve Milli Gençlik Vakıfları'nı kapattıran, Milli Görüşçülerin ileri gelenleri hakkında idam talepli davalar açılmasında kanıt olan, Fazilet Partisi'nin kapatılmasında, Fetullah Gülen aleyhinde Ankara DGM'de açılan davada en önemli deliller yine yazarın yazdığı kitaplardı. Fethullah Gülen, yazar hakkında faiziyle birlikte beş milyarlık tazminat davası açmış ve kaybetmişti. Misyonerler Arasında Altı Ay adlı kitabı ile misyonerlerin ülkemizdeki faaliyetlerini deşifre eden yazar,Çoban Sülü adlı kitabıyla da Demirel ailesinin ülkemizde sergiledikleri olumsuzlukları, yolsuzlukları gün yüzüne çıkarmıştı...

Poyraz bu kitabında, AKP'nin kuruluşunda Yahudi desteğinin yanında ABD ve İngiliz istihbaratının katkılarına, 1969 yılında başlayan ve Erbakan'ın bağımsız olarak Konyada başladığı bu siyasi hareketin geldiği son merhaleye yer veriyor; Tayip ailesinin ve AKP önde gelenlerinin karıştığı yolsuzluklar kitabın en önemli konularını oluşturuyor. AKP Bağcılar Belediye Başkanı'nın, kendilerini istemeyenleri "Fareler ve Sülükler"e benzetmesini hayretle okuyacak ve bizleri yönetmek için talip olanları gerçek kimlikleri ile tanıyacak, milletimizi, farelere ve sülüklere benzeten bu insanlara hadlerini bildirmek için, kendinizde yepyeni bir kuvvet bulacaksınız. (Arka Kapak)

5/14/2013

Futbol ve Çöpe Gidenler


02.Mayıs.2013 günü Fenerbahçe'nin UEFA kupası yarı final maçından önce aşağıdaki yazıyı yazmıştım malum sosyal paylaşım ağında;
'' Seksenler ilkokul yıllarım, stadlarda seyircilerin hala ikiye bölündüğü zamanlar, FB ile BKJ ve GS aynı derece de birbirlerine rakip ve Avrupa da esamemiz yok, ara sıra parlıyoruz. Derwall'in gelişi Avrupa arenasında Türk futbolunu biraz kımıldatıyor. Seksenlerin ikinci yarısından sonra ortaokuldayım. FB'nin GS'yi üçten dört yaptığı maç Göç'te (okulumun yanında ki büfe ) seyrediyoruz maçı FB ve GS'lılar karışık, gayet fanatizmden uzağız. Aynı yıllar GS ile Neuchatel Xamax'a beş atıyor, lise bahçesinde hepimiz coşuyoruz. Doksanlar artık üniversitedeyim. Aziz Yıldırım yönetimlerinin artık futbol sevgisinin paraya çevirdiği dönemlerin başı. Papazın çayırı yok, futbol mabedlerine geçiş dönemi ve başrolde Aziz Yıldırım. Ötekileşme , cumhuriyete geçiş ve paralı müşteri çağları . Maçlarda rakip taraftarlar kümeste misali ıkışıp kakıştırıldıkları günler. Galatasaray'ın Avrupa da tarih yazma süreci. Bu sırada Aziz Yıldırım'dan kaynaklı doğan FB düşmanlığı. Benimde dahil olduğum FB antipatisi derken yıllar geçip gitti. Bu akşama geldik. En büyük rakibimizin Avrupa da bizi yakalayabilme adına geldiği yolun son adımı. Türk futbolu içinse 13 yıl aradan sonra Avrupa'ya ve dünyaya tekrar kendini hatırlatma fırsatı. Real Madrid'e elenen GS'ın Avrupa da günlerce konuşulduğu bir ortamda artık bu ülkeye futbol da ikinci kupanın gelme zamanı. Tüm Fenerbahçeliler kadar heyecanla bekliyorum finali. Yolunuz Amsterdam olsun kardeşlerim.''
Aklıselim bir çok Galatasaray taraftarının da benim paralelimde düşündüğüne inanarak gayet samimi duygulardı o gün yazdıklarım. Ne yazık ki 10 gün sonraki FB-GS maçında yaşananlar bu yazdıklarımı çöpe attırdı. Kendi içimizde birbirimizi yerken Avrupa da bir olmak çok anlamsız geliyor artık.


Kaos


Yukarıda ki fotoğrafı akşam üzerine doğru çekmiştim. Güneş batmak üzereyken harika bir mavilik kaplamıştı gökyüzünü. Son dönemlerde bu topraklarda da sürekli güneş batıyor ama ertesi gün yeniden doğmuyor sanki. Sürekli akşam karanlığında ülke. Karanlığa çekiliyor gibiyiz. Kardeşlik , centilmenlik dediğimiz spor olgusu yerini düşmanlığa ve ne yazık ki cinayetlere bıraktı. Birileri kazanı kaynatırken bir yanda da altına odun üstüne odun atıyor. Kaos ortamından her zaman birileri fayda görmüştür ve görmeye devam edecektir.

Aşağıdaki tablo da karanlığa doğru koşunun çarpıcı tespitlerinden biri;

Tarih : 11.Mayıs.2013
Reyhanlı saldırısı akşamı;

TRT 1'de: Osmanlı Tokadı
Show Tv'de: Benzemez Kimse Sana
ATV'de: Yağmurdan Kaçarken
Fox'da : Lale Devri
Star Tv'de: Survivor
Kanal D: Ben Bilmem Eşim Bilir

Sanırım saldırı Papua Yeni Gine'de oldu ki bu kadar duyarsızlar. Hain bir saldırıda 45 kişi hayatını kaybetmiş, 100 kişi yaralanmış bir ülkenin insanları bu kadar vurdum duymaz olamazlardı sanırım. Devam devam. Hatay yaşadığınız yerlere uzak ya, sizi bağlamaz değil mi? Elbet bir gün size de dokunur.

Yönetici: Ferdi Özmen

5/11/2013

Geçersiz geçenler



Gecelerin gündüze, uykuların kabusa döndüğü günlerin başladığı, bilinmezlere hikayeler üretip, sağırlara bateri dersleri verildiği , soğuk rüzgarların ılığa dönmesinin beklendiği o  gri dakikaların başlama vuruşu yapılmıştı artık. Kaçmak ile saklanmak arasındaki ince çizginin sarı bir tebeşir ile çizildiği, Ege denizi ile Akdeniz'in birbirine karışmadığı bir coğrafya da ne geçmişe müdahale etmek, ne de geleceğe ipotek koymak imkansızdı. 
Birilerinin kazanırken diğerlerinin sünger gibi emildiği, paranın pul, aşkın koca bir yalan olduğu mekanlar da beyaz yalanlar söyleyenler çoktan saklandıkları deliklere dönmüşlerdi. Huzursuzluklarını ölü balıklara bayat ekmek kırıntısı savurarak gidermeye çalışıyorlardı.
Her şeyin sebebi yoksa İstanbul muydu ? Yavaş yavaş ama sanki bir anda yükselen gökdelenler mi yoksa kapkara caddelerin katran karası şeritlerinde son sürat giden yeni yetmeler mi ? Cevap bulamadığı sorulara anlamsız görevler yüklemek, özneyi cümlenin sonuna yüklemi de başına koymayı alışkanlık edinen sığ suların cesur yüzücülerine mi benzemekti korktuğu...
Sanmam...