Yılların deneyimli ekonomi yazarı Güngör Uras bugünkü
köşesinde
tam anlamıyla benim düşüncelerimi yansıtmış.Yazısı şöyle;
''Osmanlı döneminde bankalar yabancılarındı. Sigorta şirketleri
yabancılarındı. Fabrikalar yabancılarındı. İstanbul'daki suları (Terkos
suyunu) yabancılar satıyor, İstanbul'daki tramvayı yabancılar işletiyor,
elektriği, havagazını yabancılar üretiyor ve dağıtıyordu.
Derken efendim, Osmanlı battı. Cumhuriyet kuruldu. Cumhuriyet kurulunca biz
bankaları, sigorta şirketlerini, fabrikaları yabancılardan satın almaya
çalıştık. Sular idaresini, tramvayları biz işletmeye, elektriği, havagazını
biz üreterek dağıtmaya başladık.
Sadece o kadar mı? Daha da ileri gittik. Yabancılardan aldıklarımızın yanına
kendimiz bankalar, sigorta şirketleri, fabrikalar kurduk.
Ama bütün bunlar kolay olmadı. Önce bu işlerin nasıl yapılacağını
bilmiyorduk. Sonra paramız yoktu. O nedenle kurarken de işletirken de
hatalar yaptık. Kurarken de işletirken de maliyetlerimiz "tavanlarda
dolandı"... Ama bu millet "Pahalı olsun da benin olsun... Pahalı faturayı
ödeye ödeye nasıl olsa bir gün bu işleri öğreniriz" diyerek sabır gösterdi.
Fedakârlık etti.
Neden aldık?
Devletin kurulan bankalara, sigorta şirketlerine, fabrikalara yaptığı
yardımın faturasını millet paylaştı. Bankaların, sigorta şirketlerinin,
fabrikaların pahalı mallarını ve hizmetlerini millet satın alarak bunların
ayakta kalmasını, gelişmesini, büyümesini sağladı.
Tekrarda yarar var, bütün bunlar kolay olmadı. Ucuz olmadı.
Derken efendim, geldik bugünlere... Bugünün şartları ne Osmanlı'nın son
yıllarının ne de cumhuriyetin ilk yıllarının şartlarına benziyor... Tamam...
Şartlar benzemiyor ama, bizim büyük fedakârlıklarla ortaya çıkardığımız,
büyüttüğümüz bankalarımız, sigorta şirketlerimiz, fabrikalarımız elden
gidiyor.
Yabancılar geliyor, banka, sigorta şirketi, fabrika ne varsa alıyor.
Tamam... Alıp götürmüyorlar ama, mülkiyet Türklerden yabancılara geçiyor.
Elektrik, gaz, telefon şirketlerini yabancılar alıyor. Yakında paralı
yolları yabancılar işletecek.
Lütfen beni hemen "yabancı sermaye düşmanı, özelleştirme karşıtı" ilan
etmeyiniz. Lütfen bana anlatınız:
Mademki biz gene yabancılara satacaktık... Bunları yabancılardan almak için
neden o kadar fedakârlığa katlandık?
Neden satıyoruz?
Acaba, cumhuriyeti kuranlar, cumhuriyetin ilk yıllarında bankacılığı,
sigortacılığı, sanayiyi, ulaştırmayı, haberleşmeyi geliştirmek için çaba ve
para harcayanlar gereksiz işler mi yaptı?
Yabancıların bankaları sigorta şirketlerini, fabrikaları, arsaları satın
alırken ödedikleri paraların büyüklüğü, telefonun, elektriğin, otoyolların
işletme hakkı için ödedikleri ve ödeyecekleri paraların büyüklüğü "sağlıklı
düşünmeyi" perdeliyor.
"Ohh... Ohh... Paralar geliyor" diye sevinen çok kişi neyin ne olduğunu
anlayamıyor. Halbuki üzerinde durulması gereken 2 nokta var: (1) Bankaların,
sigorta şirketlerinin fabrikaların yabancılara satışından gelen paralarla
bir yenilerini kurmuyoruz. Kuramıyoruz. (2) Yabancılar bunları iş olsun diye
değil, kazanmak için satın alıyor. Bunlar kazanınca, yabancılar kazandıkları
parayı (tabii hakları olarak) yurtdışına çıkaracak. Döviz olarak çıkaracak.
Tekrarda yarar var: Yabancı sermayeye ve özelleştirmeye evet... Ama hesabını
kitabını iyi yapmak şartıyla.''