9/26/2006
9/24/2006
Depeche Mode Nothings Impossible ( Acoustic Version)
Not : Internet sitelerinden indirdiginiz .flv uzantılı film dosyalarını izlemek için FLV Player
programını kullanabilirsiniz.
9/21/2006
TED Ankara Koleji Marşı
Büyük, güçlü ve sağlam bir yapının parçası olduğumu hissetirirdi bana. Fakat mezun olduktan sonra doğal olarak bu marşı söyleme sıklığım okul ile ilgili özel buluşmalar, kurufasulye günleri dışında çok seyrekleşti.
Ama her söylediğimde duyduğum gurur ve o günleri geride bırakmanın verdiği hüzünle çok faklı çıkıyor melodiler ağzımdan. Hatta kolejli dostlarımla bir yumak halinde söylemenin verdiği keyfi anlamak için yaşamak gerekir düşüncesindeyim.Ne mutlu ki bana marşımızın bestecisi rahmetli Muzaffer Arkan'ı da 15.Yıl Mezuniyeti'mizde görmüş ve kendisini tanımış oldum.
16.09.1950 tarihinde okulumuzun resmi marşı olarak kabul edilen '' TED Ankara Koleji Marşı '' nesilllerden nesillere gururla söylenen ''Kolej Ruhu '' 'nu pekiştiren en güzel mirastır biz Kolejlilere.....
9/18/2006
Yeni Çıkacak Albümler (Forthcoming Album Releases)
06 Bowling For Soup -
The Great Burrito Extortion Case
06 Moby - Go: The Very Best Of 13 Depeche Mode - The Best Of Volume 1 20 Jay-Z -Kingdom Come 20 Incubus - Light Grenades 20 Gwen Stefani - TBA 20 Snoop Dogg -The Blue Carpet Treatment 20 Oasis -Stop the ClocksDünyadaki En Tuhaf Ölüm Şekilleri
Tabi bu istatistikler ülkemiz için çok gerçekçi değil !!!
9/14/2006
Üslup Farkı
İzmir kurtuldu, çok tatlı bir yorgunluk, Ankara'ya hareket edecekler.
Trene binerler, kompartımana çekilirler. Ertesi gün kompartımanın kapısını çalar yaveri, açar yorgun, bitkin, kravatını yıkamaktadır Atatürk.
Yaveri "Ya Paşam bu ne hal hiç uyumadınız herhalde niye böylesiniz" der.
"Ya çocuk kompartımanıma yastıkla battaniye koymayı unutmuşsunuz. Kolumu yastık yaptim ağrıdı, setremi yastık yaptım üşüdüm ,ben de uyumadım kalktım" der.
Yaveri: "Aman Paşam! Birimize haber vereydiniz hemen size bir yastıkla battaniye getirirdik" der.
Ve bir ülke kurtarmaktan dönen komutan tarihi bir cevap der ki: "Gece farkettim hepiniz en az benim kadar yorgundunuz.
Hiçbirinize kıyamadım. Önemli olan benim uyumam değil milletimin rahat uyuması".
9/13/2006
Seksenli Yıllar Üzerine...
Seksenli yıllar, ilkokul hayatım ile başlayıp liseden mezun olduğum dönem itibariyle son bulan, daha otuzüç yılına tanıklık ettiğim yaşam belgeselimin en keyifli on yıllık dönemidir.Hayatın sadece okula gitmek ve ders çalışmaktan ibaret olduğu ekmeğin elden suyun da gölden geldiği bir zaman aralığı olması bu dönemin keyifli geçmesine sebep olan en önemli faktördür.Bizzat yaşayarak tecrübe edilmiştir...
Türkiye tarihinde kilometre taşlarından olan ihtilal dönemlerinin sonuncusu olan seksenli yılların başlangıcı, ilk çocukluk hatıralarımın belirginleştiği bir sıkıyönetim olgusuyla başlar.Yasak olması muhtemel kitapların yakılması,belli gazetelerin evlere girmemesi,akşamları pencerelerden uzak durulması gibi hareketler bu olgunun belirginleşmesindeki faktörlerden bazılarıydır şüphesiz. Okul çıkışlarına tanık olduğum öğrencilerin koşuşturmaları,trafik ışıklarına asılı bomba süsü verilmiş paketler,duvarlara dev harflerle yazılan yazılar bir karmaşa içinde olduğumuz sinyallerini vermesine rağmen neyin ne olduğunu daha altı yaşlarımda pek anlamıyordum doğrusu..
Günümüz ile karşılaştırınca seksenli yılların çok gerilerde kalmış,ilkel bir yaşam tarzımız olduğu fikrini veriyor bana her ne kadar öyle olmasada.Dev ekranlı binlerce uydu kanalı olan plazmaların yerine siyah-beyaz tek kanallı televizyonu seyretmek,katılamadığımız düğün ve davetler için SMS veya e-posta atmak yerine PTT'ye gidip telgraf çekmek gibi.
Yediklerimiz, içtiklerimiz, dinlediklerimiz, seyrettiklerimiz,giydiklerimiz ne kadar değişti seksenlerden bugüne.Ama halen o yıllara duyulan özlem söz konusu.Özellikle de kısır bir döngüye giren popüler kültür elementleri bir çıkış yolu ve yenilik adına hemen seksenli yıllara dönüveriyor ve hemen nostalji adı altında daha önce beğenileni tekrar gündeme oturtuyor.Tabi ki tutma olasılığı çok yüksek.Malum tarih tekerrür.Türk milleti vefakar.
Seksenlerdeki basit ve sade hayatlarımız bizlere büyük keyif veriyordu.Heyecanla beklenen cumartesi gecesi Türk filmleri, pazar sabahlarının değişmezi kovboy filmleri, her sene büyük bir merakla beklenen Eurovizyon şarkı yarışmaları, beraberliğe sevinilen Türk milli takımının futbol maçları, ailece gidilen piknikler, şeytan uçurtmaları,tüm ailenin bir arada bulunduğu bayramlar ve büyüklere,akrabalara yapılan bayram gezmeleri gibi...
Teknolojinin gelişmesi buna bağlı ihtiyaçların çeşitlenmesi ve sürekli gelişen ortamı takip etme isteği basit ve sade bir çok zevkimizi de yok etmiştir.En basit örnek radyodan babamla maçları dinlemek,spikerin tasvirlerini gözümde canlandırmak,başka bir stadta gol olduğu vakit yayının oraya aktarılması ve o an yaşanan merak ve heyecan, şifreli ve dekoderli yayın mantığında maçları seyretmekten çok daha keyifliydi.Gelişen endüstri alanları ve insanları tüketmeye yönelten eğilimler hepimizi stresli,depresif ve karamsar insanlar olmamıza sebep oldu.
Herşeye rağmen seksenleri özlesem de ikibinlerin fırsatları bana daha cazip geliyor açıkçası.En azından internet kavramı olmasaydı seksenler ile ilgili bu görüşlerimi nasıl paylaşırdım sizlerle ... :))
Seksenli Yıllar....
Sitenin açılış sayfasında şöyle demiş Ender ;
Bir çoğumuzun seksenli yıllara ait anıları vardır. Arkadaşlarımızla laf arasında sık sık konuşuruz. Bir Arı Maya vardı hatırlar mısın ? He-Man vardı hiç kaçırmazdım. Aaaa bak bir reklam vardı uuah uuah lee kopııır :)))
Seksenli yılların çocuğu olmak kim ne derse desin bir ayrıcalıktır. Kimileri seksenli yılların çocuklarını gereksiz bilgilerle doldurulmaya başlanmış kuşakların başlangıcı olarak kabul etse de; bizler değişimin en hızlı olduğu dönemin çocuklarıyız. Bizler lambalı radyoyu da gördük Plazma Televizyonları da… Ve bunu 60 lar 70 ler gibi uzun yıllar içinde değil, çok kısa bir zaman içerisinde gördük. Tam geçiş noktasında çocukluk ve gençlik yıllarımızı yaşadık. Zannedersem bir daha bu kadar hızlı değişimlerin yaşayabilecek bir kuşak olmayacak. Biz Commodore 64 ile oynarken bugünün süper bilgisayarlarını hayal edebilen var mı?
İşte amacımız sizlerin anılarında yer eden olayları, filmleri, reklamları, kişileri bir sitede toparlamak. Siteye girip okumaya başladığınızda, çocukluk yıllarınıza ait unuttuğunuz bir hatırayı canlandırmak, yeri geldiğinde hüzünlendirmek, yeri geldiğinde yüzünüze bir tebessüm kondurabilmek..
Saygılar...
Seksenli yıllara özlem duyanların bir göz atmasında fayda var :)9/01/2006
Tavla
Pers imparatorunun başveziri Buzur Mehir tarafından 1400 yıl önce tasarlanan TAVLA oyunu; dünyanin en popüler oyunlarından biridir.
Zaman kavramından alınan ilhamla tasarlanan oyunun zamana böylesine direnmesi son derece etkileyici. Senenin birliği olarak tavla bir tanedir. 4 köşesi 4 mevsimi, tavlanın içindeki karşılıklı 6'şar hane 12 ayı, pulların toplamı ayın 30 gününü ,siyah -beyaz pullar gece ve gündüzü, karşılıklı 12'şer hane gününü 24 saatini simgeler...
Eski zamanlarda Hint İmparatoru, satranç oyununu Pers imparatoruna,yanında bir mektup ile hediye olarak göndermiştir. Mektubunda oyunla ilgili hiç bir açıklama yapmazken şöyle bir mesaj yazmıştır:
"Kim daha çok düşünüyor, Kim daha iyi biliyor, Kim daha ileriyi görüyorsa O kazanır. İşte hayat budur...
Pers İmparatoru dönemin en alim veziri olan Buzur Mehir ile bu mesajı paylaşarak, ondan oyunu çözmesi ve kendisinin de karşılık olarak Hint İmparatoruna hediye edilmek üzere başka bir oyun icat etmesini ister. Vezir haftalarca calıştıktan sonra gönderilen satrancın her taş hareketini ve oyunu çözer daha sonra da on günde tavlayı icad eder ve imparatora sunar.
Hint İmparatoru'na tavla oyunuyla birlikte gönderilmek üzere şöyle bir mesaj hazirlanır:
"Evet, Kim daha çok düşünüyor, Kim daha iyi biliyor, Kim daha ileriyi görüyorsa o kazanır. AMA BİRAZ DA ŞANSTIR. İşte hayat budur..."